Star denen kâğıt tomarı (gazete demeye dilim varmıyor)
“diktatöre ak güvercin harekâtı” diye bir manşetle çıktı geçen gün.
Kavramların içi boşalıyor diyorum ya, tam da bu örnek cuk oturuyor
işte. Diktatör kime denir? Sözcük anlamı şöyle: “Bütün siyasi
yetkileri kendinde toplamış bulunan kimse.” Bakalım
Kılıçdaroğlu için durum böyle mi? Kimi seçimlerde
önseçim yaptı, yetkili kurulları çalıştırdı ve adayları belirledi.
Ha bu süreçte salt kendi iradesiyle yaptığı atamalar da var, o
ayrı. Eleştirilmelidir. Otoriterlik eğilimi var yazık ki, ancak
diktatör denemez.
Ancak mahalle muhtarından vekillere, bakanlardan anayasa üyelerine
dek herkesi belirleyen kişi, bu tarife hayli yakındır. Yine de
temsili de olsa “demokrasi” çabası sürmekte ülkemizde. Saray’ın
hemen her konuda denetimden muaf olması, keyfi harcama yapabilme
yetkisi ve kimse tarafından soru kabul etmemesi düşündürücüdür.
Dahası İçişleri Bakanı’nın, pek anlaşılır olmayan gerekçelerle
seçilmiş kişileri görevden alması da ayrıca bu anlayışın
uzantısıdır. Yandaşlardan etik ölçü, dürüstlük, ilke falan
bekleyecek halimiz yok. Ama belki aynaya baktıklarında şunu
sorarlar kendilerine: “Diktatör tarifi en çok kime yakışır?”
diye.
*** DSP büyük mücadele ile kurulmuş, Karaoğlan Ecevit’in partisi. Önemli görevler üstlendi. Bana kalırsa ABD’ye Ortadoğu’da geçit vermediği için iktidardan indirildi Ecevit. Kimin parmağı var tartışılır, elbet açığa çıkar. Bülent Ecevit siyasi yaşamını yazık ki iyi bitiremedi. Son dönem “Hayata Dönüş Operasyonu” adlı cinayet ve Fethullah Gülen sevgisi hepimizi üzdü, incitti. Lider partileri, o karizmatik kişilik ölünce tükenir. Buna çok örnek vardır. Özal’ın ANAP’ı mesela ve elbette RTE’nin AKP’si de böyle olacaktır. DSP uzun zam...