Ersun Yanal, korkunun ecele faydası olmadığı gerçeğini bir an önce anlamalıdır
Fenerbahçe’deki düne kadar en büyük yanlış kadro mühendisliğindeydi. Sportif Direktör Damien Comolli’nin çöp transferleri ve teknik direktörlük koltuğuna Phillip Cocu’nun oturtulması, tarihî bir çınarı küme düşme tehlikesiyle karşı karşıya bırakmaya yetti. Şimdi bu faciaya yeni bir halka daha eklendi; Ersun Yanal…
Tribünlerin “Gel beraber Yanal’ım!” sloganlarıyla göreve getirdiği Yanal, “İkinci yarının lideri biz olacağız” iddiasıyla işe başlamıştı ama keşke hafta içinde medyaya “Yanal öncesi”, “Yanal sonrası” diye “koşu mesafeleri”, “topa sahip olma” gibi basit istatistikleri medyaya servis ettirmekle uğraşmak yerine rakip analizine daha fazla odaklansaydı…
Yanlış oyuncular ve yanlış bir kurguyla oynadı Fenerbahçe.
Başakşehir’in Caicara ve Visca’dan oluşan sağ kanadı Ersun Yanal’ı fazlasıyla korkutmuş olacak ki, Valbuena gibi takımın asist yapabilen tek ismi yerine Elif on birde sahaya çıktı.
Serdar Taşçı sakatlanınca Başakşehir’in savunma tandemi iki orta saha oyuncusuna (Mahmut-Attamah) kaldı ama Fenerbahçe’nin rakip kaleye gidebilecek bir organizasyonu yoktu.
İlk yarıda âdeta kedinin fareyle oynadığı gibi oynayan Başakşehir, buna rağmen şans golü buldu. İrfan Can’ın, Tolgay’ı bel fıtığı operasyonu geçirtecek çalımlarla geçtikten sonra yaptığı ortasına Volkan Demirel de büyük katkı (!) sağlayınca Robinho golü yaptı.
Devrede risk almaya mecbur kalan Ersun Yanal, Mehmet Ekici ve Valbuena’yı sahaya sürünce tıpkı 3-0’dan 3-3’e dönen Beşiktaş derbisinde olduğu, topun ve oyunun hâkimi olmaya başladı.
Tabii bu hamle geç kalsa da, Attamah’ın hatası ve Soldado’nun fırsatçılığıyla Fenerbahçe’ye beraberliği getirdi. Hatta, Arda’ya 77 dakika dayanabilen Avcı, Napoleoni hamlesini yapmasa Fenerbahçe 3 puan bile çıkarabilirdi.
Sonuçta; Başakşehir, Fenerbahçe’yi de yenerek şampiyonluk koşusunu sürdürdü. Yanal ise korkunun ecele...