İşte bugün, adaletle yüz
yüzeyiz.
Cumhuriyet gazetesi yöneticileri, gazetecileri,
yazarları, çizerleri yargıç karşısına
çıkıyorlar.
Aylarca tutuklu kaldıktan sonra yargıç
karşısındalar.
Artık bir dosya
değiller.
Akın Atalay. Hukukçu.
Yurtdışından tutuklanacağını bilerek
geldi.
Bülent Utku.
Hukukçu.
Mustafa Kemal Güngör.
Hukukçu.
Murat Sabuncu.
Gazeteci.
Kadri Gürsel.
Gazeteci.
Güray Öz.
Gazeteci.
Hakan Kara.
Gazeteci.
Turhan Günay. Kitap Eki Yayın
Yönetmeni.
Musa Kart.
Karikatürist.
Önder Çelik. Gazete iç işler
yöneticisi.
Acaba yargıçlar bu arkadaşlarımızı tanıyorlar
mı?
Ahmet Şık. Gazeteci.
Tutuklu.
Kitaplarını okuyan olmuş
mudur?
Emre İper. Muhasebe görevlisi.
Tutuklu.
Şimdi adaletle yüz
yüzeyiz.
Göreceğiz.
Adaleti temsil eden savcıları, yargıçları
göreceğiz.
O kürsülerde oturan nice savcılar gördük, nice
yargıçlar gördük.
Kürsüler. Cüppeler.
Yetkiler.
Göreceğiz. Neyin temsil edildiğini
anlayacağız.
Adalet mi temsil
ediliyor?
Yukarıdan gelecek kararın mizanseni mi
hazırlanıyor?
Göreceğiz.
Çünkü biz hepsini
gördük.
Gerçek yargıçları da
gördük.
Engizisyon rahiplerini de gördük.
***
Atilla Ülkü’yü
hatırlıyorum.
Ali
Sirmen de
hatırlar. Ataol
Behramoğlu da. Gencay
Şaylan da.
Bütün Barış Davası sanıkları hatırlar bu
binbaşı yargıcı.
Kürsüde görürdüm. Hükmünü önceden vermişti,
bilirdim.
Hepimiz bilirdik.