Atatürk’e “hilafetin
kaldırılmaması” isteminde bulunanlar arasında yakın
arkadaşları da vardı. Onlar, hilafetin bir güç olduğunu
düşünüyorlar, bunu elde tutmanın doğru olduğunu öne
sürüyorlardı.
Atatürk “HAYIR” demişti. Halifelik siyasal bir makamdı.
Güç ise artık halkın elindeydi, halkı da Büyük Millet Meclisi
temsil ediyordu.
Atatürk’e, “Siz halife olun” dediler.
Atatürk gene “HAYIR” dedi.
Güç kaynağı olarak BÜYÜK MECLİS’i gösterdi, onun seçtiği
Cumhurbaşkanı ve denetleyeceği hükümeti temsil göreviyle
yükümledi.
Mustafa Kemal zafer kazanmış bir Başkomutan’dı.
İstediğini kabul ettirecek gücü vardı.
Ama “O” her işte ulusuna açıklama yaptı, halkının nabzını
yokladı, temsil görevine sorumluluk verdi.
İktidar kesiminin bilinen
kalemi Abdurrahman Dilipak şunu
yazmıştı:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan önce
başkan, sonra da halife olacak.”
Cumhurbaşkanlığı’ndan bir yalanlama ya da açıklama geldi
mi?
HAYIR, hiçbir yorum gelmedi. Dikkat! Önemli kalem. Önemli
konu.
Dikkat edilirse, Cumhuriyetin kuruluş ilkeleri birer birer ortadan
kaldırılıyor. Artık inkâr da edilmiyor, 3 Mart 1924
tarihinde “Üç Devrim Yasası” kabul edilmişti.
Birisi, din ve devletin ayrılmasıdır.
Birisi, eğitimin birleştirilmesi yasasıdır (Tevhid-i
tedrisat).
Birisi de hilafetin kaldırılmasıdır.
Din her yerde her vesile ile devletin içine
sokulmaktadır.
Eğitim, laik temelinden uzaklaştırılıp imam
hatipleştirilmektedir.
Hilafet de konuşulup tartışılma aşamasındadır.