Fenerbahçe Kulübü’nün efsaneye dönüşen başkanı.
Kolay değil, 20 yıl başkanlık yaptı.
Maçlara koştu. Demeçler verdi. Kavgalar etti. Hapse girdi.
Hepsini de “Fenerbahçe aşkı” için yaptığını söyledi.
Son başkanlık seçiminde Ali Koç’a yenildi.
Hem de öyle böyle değil, 16 bin oya karşı 4 bin 600 oyda
kalarak.
Aziz Yıldırım bu hezimeti elbette
beklemiyordu.
Nasıl oldu da böyle bir sonucu göremedi?
İşte bu durumu anlamak “Aziz Yıldırım Dersleri”dir.
Kanımca politikada da, iş hayatında da, eğitimde de bu derslerin
büyük yararı vardır.
Her şey, “kendi yanlışını görememek” ile başlar.
Bakın arkası nasıl gelir?
*** “Kendi yanlışını görememek”
önemli bir olgunlaşma kusurudur.
“Oto-kritik” dediğimiz bu yetkinlik ortadan kalkınca yapılacak iş,
“başkalarını suçlamak” olur.
Çünkü, ortada bir yanlış vardır. Bunun sorumlusunu bulmak
gerekir.
Yanlış yolun taşları şöyle döşenir:
Kendi yanlışını görememek. Görse de kabul etmemek.
Eleştiri kabul etmemek. Nankörlük, kasıtlılık, hainlik saymak.
Kendinden başkalarını suçlamak. Suçlu bulmak. Yoksa suçlu
yaratmak.
Çıkarcı dalkavukların desteğini istemek, onları ödüllendirmek.
Kibirli yalnızlaşmayı irade sanmak.