Size tuhaf gelebilir, böyle açıktan “Bana yalan söyle” deyişim.
Ama yalana alıştırılışım çocukluk yıllarımdan başlar.
“Erkek çocuk” olarak annemin gözdesi, babamın gururu olmuştum.
“Kız kardeşim” ise annemin canı ciğeri, babamın prensesi idi.
Benim, erkek olarak ileride “büyük adam” olacağım kesindi.
Kız kardeşim de ülkenin pırlantası olacaktı.
Biz bu anne baba yalanlarıyla büyüdük.
Çok hoşumuza gitmişti doğrusu.
Sonra okula başlayınca, benim “büyük adam olmak” şöyle dursun, zayıf bir öğrenci olduğum ortaya çıkıverdi.
Kız kardeşim de suskun, donuk bir kız olarak nitelendi.
Ama annemiz babamız hışımla okula koştular: