“Çaycı Şenol tutuklanmış.”
Haberi Facebook’ta görüp şaşırdım.
Bizim Şenol, güler yüzlü, herkesle iyi geçinen, çay, kahve, tost
yapıp gazeteye kantin hizmeti veren bir kardeşimiz.
Ne yapmış da tutuklanmış olabilir?
Haberde bir açıklama var: Cumhurbaşkanına hakaret etmek.
Cumhurbaşkanına hakaret?
Bir yanlışlık olmalı diye düşündüm.
Bir yanlış anlama. Yanlış bir yorum?
Sonra gazetede bilgi aldım.
Artık siz de biliyorsunuz: o gün Cumhurbaşkanı ve Başbakan geçeceği
için yollar kapatılmış, Şenol da gazeteye gelmekte geç kalmış.
Güvenlik amiri Şenol’a: “Cumhurbaşkanı gelirse artık bir kahve
yaparsın” diye takılmış, Şenol da buna tepki gösterip “Ben ona
kahve falan yapmam” demiş. Laf uzamış, iş büyümüş. Başka sözler de
araya girmiş. Tutulan zabıtlar, alınan ifadeler, hadi bakalım, gel
mahkemeye, tutuklama kararı.
Ve bizim Şenol hapishanede.
Şenol, cumhurbaşkanına hakaret edilmeyeceğini bilir. Tartışmalar
içinde ileri geri sözler olabilir. Elbette yanlıştır ama buralara
gelmemelidir.
Şimdi ne oldu?
Yöneticilerimiz tutuklu, hapiste.
Yazarlarımız tutuklu, hapiste.
Çaycımız da tutuklandı, hapiste.
Cumhuriyet gazetesi, kuşatma altındaki bir kaleye döndü.
“Teslim ol” çağrılarına “Asla” diye karşılık veren bir Cumhuriyet
kalesi.
Bu kuşatma neyin kuşatmasıdır?