Hesap soramazsan hesap vermezler.
Sen de soramadığın hesabın çilesini çekersin.
Ağlarsın, sızlarsın, dövünürsün, saçını başını yolarsın.
Ya da gözyaşlarını içine akıtırsın, yüreğin yanar.
Ama hesap soramazsın.
Çocukların yanar.
Çocukların yıkılan binanın altında ölür.
Deniz Feneri olayındaki gibi paraların uçar gider.
Gözünün önünde yalanlar söylenir.
Bilirsin, görürsün ama susarsın.
Hesap soramazsın.
Elin, kolun, ağzın, dilin bağlanmıştır.
Aklın emanete alınmıştır.
Sana “sormak günahtır” demişlerdir.
“Yapılanlar din içindir” demişlerdir.
İnanmışsındır.
Bağlanmışsındır.
Artık aklından bile geçiremezsin.
Ağzını açamazsın.
Aslında bu durum bir insanlık trajedisidir.
Bin yıllardır süren bir trajedi.
***
Zygmund Bauman, bir sosyolog, “Cemaatler”i yazdı.
“Güvenli Olmayan Bir Dünyada Güvenlik Arayışı.”
Say Yayınları, 2016.
Cemaatler, güvenlik arayan bireyi kendine bağlayan gruplar.
Elbette anlattığı Gülen Cemaati değil, bütün cemaatler.
İnanç temelli özel topluluklar.
Kişiliğini silerek cemaat kimliğinde kendini bulanlar.
Birey olmaktan vazgeçenler.
Cemaatin her şeyini kabul edenler.
Sormayanlar.
Sorgulamayanlar.
Tartışmayanlar.
Karşı çıkmayanlar.
Birey yetiştiremeyen kültürlerin çilesi.
Sadece eğitimsizler değil, eğitimliler, meslekliler.
Bu modele uyan her grup, her topluluk.
Cemaatleşme, aklını, iradesini başkalarına teslim eden oluşum.
Ülkeme bakıyorum.
Sadece tarikatlar, tekkeler, mezhepler değil ki.
Cemaatleşen siyasal partiler.
Cemaatleşen üniversite grupları.
Cemaatleşen klikler, şirket içi halkalar.
Sormayan, sorgulamayan, tartışmayanlar.
Önyargılara dayanan.