‘İnsan faktörü’, bütün sistemlerde, bütün olaylarda işin gelip
‘insana dayandığı’ noktasına dikkat çeken bir deyim.
Evet, her şey sonunda gelip ‘insana dayanır’.
O ‘insan’, bir yerde öğretmendir, başka bir yerde hat bekçisidir,
bir yerde annedir, başka bir yerde gardiyandır.
Ama işte sonuçta insandır. Zaaflarıyla, korkularıyla,
düşünceleriyle, duygularıyla, umutlarıyla, hayal kırıklıklarıyla
‘insan’dır.
İşte bu ‘insan’, karar verir, verilmiş bir karara uyar, seçim
yapar, kimi zaman karşı çıkar, kimi zaman boyun eğer.
Şimdi bu ‘insan toplulukları’ ile seçime gidiyoruz. Ve gönlümüzdeki
sonucu istiyoruz, bekliyoruz.
Gönlümüzdeki sonuç mu?
Peki, bunun ne olmasını bekliyoruz, ne olacağını umuyoruz?
CHP ve adayları
Cumhuriyet Halk Partisi önseçim yapmadı. Yanlış yaptı.
Önseçimin de sakıncaları var ama, yararları çok daha fazla.
İstanbul ve İzmir adayları, Ekrem İmamoğlu ve
Tunç Soyer ülkenin kazancıdır. Her ikisini de
çalışmalarıyla yakından tanırım. Çankaya’da Alper
Taşdelen çok başarılı işler yapmıştır. Bu yöneticiler
toplumu dönüştürücü liderlerdir.
Silivri’de Özcan Işıklar’ın projelerini
sürdürmesini isterim. Kadıköy’de Aykurt
Nuhoğlu başarıyla çalışmıştır.
CHP’de karışıklık gibi görünen çalkantılar demokratik işleyişin
seyridir. Buna bakıp da umut kesilmesini hiç doğru bulmam. Tam
tersine canlılıktır, olağan karşılanmalıdır.
Ama seçimde adaylar...