Saray’ın konuğuna verilen “kırık sandalye” sadece tatsız bir
olay ya da kaba bir şaka olsaydı unutulması doğru olurdu.
Oysa bu davranış hiçbir ev sahibinin hiçbir konuğuna yapmaması
gereken bir ayıptır.
Türklerin geleneklerine de, uygar insanların törel değerlerine de
aykırı olan bu tuzakçı davranış sadece yapanların utancıdır.
Hatta yeraltı dünyasının adamları bile konuk ettiklerini başından
sonuna korurlar ve bunu kendi şerefleri sayarlar.
Recep Tayyip Erdoğan’ın sarayında, kendi davet
ettiği konukları içinde olan Ekrem
İmamoğlu’na verilen “kırık sandalye”, ev sahibinin
ayıbı olmuştur.
Bu davranış, ayrıca ülkeyi yöneten siyasal iktidarın nasıl bir
“yönetim anlayışı” (zihniyeti- mentalitesi) içinde olduğunu da
ortaya koymuştur.
Bir yenilgi durumunda neler yapabilecekleri, ne hileler, ne
tuzaklar kurabileceklerinin de örneğidir bu olay. Adaletin
kırık terazisi
Açıktır ki, adaletin terazisi kırılmıştır.
Hedefe koydukları kişilere açılan soruşturmanın tutuklama ile
biteceği, adaletin kırılan terazisinin yerine zincirlerin
konulduğunu göstermektedir.
Tutukluluğu bir ceza olarak kullanma, artık hukuk kurallarının
adaletten koparılmış bir infaz aracı yapıldığını gösteren
örneklerle kanıtlanmıştır.
Cumhuriyet gazetesinin eski yönetici, yazar ve çizerlerinin
çektikleri çile, halen hapis yatan Eren Erdem
gibi, Osman Kavala gibi, Selahattin
Demirtaş gibi toplumun tanınmış kişileri yanı sıra haksız
yere işlerinden atılanlar, yurtiçinde işe giremeyen,
yurtdışına...