AKP. Adalet ve Kalkınma Partisi.
Kurulduğu temeli: Adalet, dürüstlük, dindarlık, yoksulluğu
kaldırmak olarak açıkladılar.
“Davamız” dediler, “dürüst insanların adaletli, ayrımsız, eşitlikçi
yeni toplumu olmak.”
Toplum onlara inandı.
Oy verenler bu sözlere oy verdi.
Liberal seçkinler tam inanmasa da “bunları destekleyip görelim”
dediler.
Militanları rüzgârlar estirdiler. Başörtüsü protestoları, cuma
namazları çıkışları.
İktidara böyle geldiler.
İçlerinde yanlışlarını görenler oldu, “davamız” diye
susturdular.
Çekilenler oldu. “Davaya ihanet” diye suçladılar.
“Dava” giderek ayrımcılığın paravanı oldu.
“Dava” giderek yolsuzlukların üstünü örten perde oldu.
“Dava” giderek her türlü haksızlığın gerekçesi yapıldı.
Yaşanan her şey, yapılan her iş AKP yöneticilerinin ortak
işidir.
Erdem ise de ortaktır, suç ise de ortaktır.
İktidar paylaşımında kavga çıktı.
Ortaklar birbirine düştü.
Bir zamanların gözdesi olan “Fethullahçılık”, sonranın suçu
oldu.
Bir zamanların “dürüst insan”lığı baştakilerin ayağına bağ
oldu.
Yapanlar yaptı, susanlar sustu, görenler başını çevirdi.
Ortak oldular. Her şeye.
Şimdi bu ortaklık bozuluyor diye sevinenlere şaşmak gerekiyor.
Bu sevinme aczin ifadesidir.
Sen ne yapıyorsun, bana onu söyle!
Onlar ne yapacak diye bekleyip durma, aczini itiraf ediyorsun.
Sen ne yapıyorsun?
Artık konuşma, yap göreyim.
***
Kişi meselesi değil bu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan meselesi değil.
Erdoğan hedefi, yanlış bir sapmadır.
Mesele ideoloji meselesidir.
AKP’nin bir ideolojisi var.
Ülkeyi din toplumu yapmak istiyor.
İdeolojik hedefi bu.
Hepsi bu ideolojinin peşindedir.
Gül de, Arınç da, Sadullah Ergin de, Hüseyin Çelik de.
Onlar nerede ayrılır, nerede ayrılabilir?
17-25 Aralık olayında neredeydiler?
Şimdi neyin imasını yapabilirler?
Onlara bel mi bağlıyorsunuz?
Erdoğan başkan olamazsa her şey düzeliyor mu?
Kendinizi aldatmayın.
Bizi zaten aldatamazsınız.
Bakın, Alman faşizmi nasıl gelmişti?