Bunu da öğrenmiş bulunuyoruz. Başkan Erdoğan, eski dava arkadaşlarından Ali Babacan’ın yeni parti girişimine karşı “ümmeti parçalamayın” uyarısını yaptığına göre, milletten ümmete geçtiğimizi öğrenmiş oluyoruz.
Ya da, belki de sadece AKP’ye ve Recep Tayyip Erdoğan’a oy verenler “ümmet” tanımına giriyor, oy vermeyenlerse “millet” tanımı içinde kalıyorlar.
Biz, kendimizi “Türk milleti” içinde kabul ettiğimize göre “İslam ümmeti”nin dışında kalıyoruz. Bu durumu da iyi anlamak gerekiyor.
Ümmetten olanların yaptığı her şey “mübah ve makbul”, milletten olanların yaptığı her şey meşkuk (kuşkulu) ve mekruh (kötü) sayılır. Bu ayrım böylesine yapıldığı için de, hukuk buna göre işler, ekonomi buna göre çalışır, görevler bu ayrıma göre verilir.
Ümmete her şey,
Millete hiçbir şey.
Örnekse, “6 yaşındaki kızla evlenmek caizdir” diyen ümmetçi rahat konuşurken, “böyle rezalet olmaz” diyen milletçi, yargıça hesap vermek zorunda kalır. Zafer Arapkirli’nin başına gelen budur.
“Türban da yeni bir moda oldu” diyen Işıl Özgentürk hapis cezasına çarptırılırken ona küfür eden ümmetçi elini kolunu sallayarak dolaşır.
Ancak, ümmet konusunun da aydınlatılması gerekir. Ümmet, siyasal bir terim değildir, dinsel bir tanımdır.
Bir peygamberin tebliğine inananlar ve onun yolundan gidenler “Onun ümmeti” sayılır. İslam ümmeti, Hazreti Muhammed’in ümmetidir.
Ümmeti bir partiye oy verenler ya da bir kişinin iktidarına oy verenler olarak kabul etmek doğru olamaz. Bu tanımla kabul etmek, ümmeti siyasal bir kimliğe dönüştürmek olur ki böyle bir yanlışın yapılmaması gerekir.
Aslında bu tanım, “Laik Cumhuriyetin reddi” olmaktadır ki bu da Müslüman Kardeşler ideolojisinin ana hedeflerinden b...