“Misyon ruhu ile...” yapılan işler “bütün varlığını adayarak”
yapılan işlerdir.
Cumhuriyet tarihinin böyle yapılan işlerini bilmek gerekiyor.
“Çanakkale savunması” bir örnektir.
“Kurtuluş Savaşımız” misyon ruhunun eşsiz örneğidir.
“Köy Enstitüleri” misyon ruhunun tarihimize geçmiş örneğidir.
“Cumhuriyet öğretmeni” bir misyonerdir.
Cumhuriyet döneminin “sıtma savaş tabibi” misyonerdir.
Cumhuriyet dönemi bütünüyle bir misyon dönemidir.
Yarı aç, yarı tok, kendisi için hiçbir çıkar düşünmeden çalışmak o
dönemin temel işlev
karakteridir.
Düşünülen tek hedef, “vatanın hizmetinde olmak” idi.
“Vatan”, Cumhuriyet döneminin kutsalıdır.
O yıllarda görev yapan kimse ne aldığını düşünmez, ne verdiğine
odaklanırdı.
Bu anlayış, misyondur.
Sonraki yıllarda, misyondan göreve geçildi.
Görev, kişiye birilerinin verdiği, onun da kabul edip benimsediği
iştir.
Günümüzde “görev duygusu” da yerini “iş”e bıraktı.
İş, artık bir ücret karşılığında kiralanan emek gücüdür.
Ücretler, sosyal haklar konuşulur, tartışılır, alınır, verilir.
Ücretli emek, bir yaşam zorunluluğudur.
Sermaye- emek çelişkisinin emek tarafında yaşanan bir geçim
kaynağı.
Bunları neden mi konuşuyoruz?