Müjdat Gezen Sanat ve Kültür Merkezi”nin yakılması
girişimi, toplumun durumu görmesi için bir aynadır.
Bu girişimi yapan Mehmet Ali Aligül, işsiz
güçsüz bir piroman (yangın çıkarma hastası sosyopat)
değildir.
Aligül, ilkokul çocuklarını taşıyan bir servisin sürücüsüdür. Küçük
çocukların, erkekli-kızlı emanet edildiği, evle okul arasında
onları taşıyan bir aracın şoförüdür. Aklı başında, dengeli,
soğukkanlı olması gerekir. TV’deki görüntüsü düzgün, konuşması
anlaşılır birisidir.
Şimdi, böyle bir kişinin Müjdat
Gezen’in Abdülhamit’in torunu için
söylediklerine kızıp, gidip benzinciden benzin alıp, bir yapıyı
yakma girişimi, “öyle sıradan bir iş” değildir. Eğer, “öyle sıradan
bir iş” ise, ülkemizde kimse kimsenin ne yapacağına
güvenemez.
Yarın da markette çalışan görevli, tutup kızdığı birisini vurur, ya
da kasap eline satırı alıp beğenmediği birinin peşine düşer. Bu
da Hannah Arendt’in “Sıradan Faşizm” dediği
durumdur ki Adolf Eichmann duruşmasında
bunu saptamıştır. Sıradan Almanlar komşuları da olsa Yahudilere
saldırmışlar, dükkânlarını yakıp yıkıp onları imha etmeye
çalışmışlardır.
Elbette Mehmet Ali Aligül kendiliğinden harekete geçmemiştir. Bir
grup, bir odak, bir merkez kendisinden bunu istemiş, o da seve seve
işe gönüllü olmuştur.
Çünkü bilmektedir ki, bundan ötürü başına bir iş gelmeyecektir,
üstelik ödül alacaktır. Nitekim, böyle bir kundaklama girişimi
yapan, yargıç karşısına çıkmış, “adli kontrolle” serbest
kalmıştır. (Sonradan tutuklanmış olması olayın niteliğini
değiştirmez.)
Piyanist Dengin Ceyhan, elleri kelepçelenerek
tutuklanmıştır. Suçu Cumhurbaşkanı’na hakaret olarak
belirlenmiştir.
Bu arada, Cumhurbaşkanı’nın söylediği her söz “eleştiri” sayılarak
ceza dışı kılınmıştır.
Cumhuriyet gazetesi yöneticilerinin ve yazarlarının hâlâ hapiste
tutuklu olduğu suçlarının ne olmalarına yol açan ise
belirsizdir.