Güvenlik zafiyeti var.
Cumhurbaşkanı “güvenlik zafiyeti var” diyor ve haklıdır.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, darbe
girişimini eniştesinden haber aldığını söylüyor. Başbakan’a da
kendisi haber veriyor.
Güvenlik zafiyeti var, açık.
Ankara’da yaşanan terör katliamında da güvenlik zafiyeti yok muydu?
Atatürk havalimanı baskınında güvenlik zafiyeti yok muydu? Elbette
vardı ama hiçbir zaman kabul edilmedi.
İçişleri Bakanı çıktı, “Güvenlik zafiyeti yoktur” dedi, hemen yayın
yasağı kondu.
Şimdi böyle olamıyor, çünkü artık mızrak çuvala sığmıyor.
Tamam da ne oluyor?
Fethullah Gülen Cemaati’ne bağlı ordu
mensupları bir darbe girişimine kalkışıyor. Böyle olduğu da şimdiye
kadar ortaya çıkan bilgilerden anlaşılıyor.
Ama işte tarih unutmuyor.
Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yönetenler YAŞ toplantılarında “cemaatçi
mensuplarını” ordudan ihraç ederken muhalefet şerhi koyan
yetkililer kimlerdi? AKP’nin üst düzey yöneticileriydi.
Ergenekon ve Balyoz davalarında bu ordunun “Cumhuriyetçi
-ulusalcı komutanlarını” cemaatin yargıçları yargılarken
onları destekleyenler kimlerdi? AKP’nin en üst
yöneticileri.
17- 25 Aralık çatışmasına kadar ülkede “Cemaatçi” olmayanların iş
bulması, ihale alması, bir yerde yükselmesi olabilir miydi?
Olamazdı.
Fethullah Gülen.
Hoca.
Cemaat.
En geçerli referanstı.
Şimdi suç sayılan “cemaat mensubu olmak” o zaman en büyük
destekti.
Ama iktidar paylaşımı savaşı, Gülen Cemaati ile AKP yönetimini
“düşman kardeşler” yaptı.
Şimdi de bu darbe girişimi, ülkenin kör topal işleyen sistemlerini
iktidarın emrine veren bir kavşağın işaret fişeği oldu.
Bundan sonrası artık kararnameler yönetimidir.
Cumhurbaşkanı ve ona bağlı hükümet, ülkeyi kendi emirleri
doğrultusunda yöneteceklerdir.
Nereden nereye mi?
İşte, oradan buraya.