Bir bilim insanımız, Prof.
Dr. Aziz Sancar kimya
dalında Nobel ödülünü iki meslektaşıyla paylaştı. Değerli
kardeşim Orhan Bursalı haklı bir coşkulu
sevinçle, süreci izleyen yakın bir dostu olarak konuyu bize
aktardı.
Bu olaydan duyulan haklı gururu yaşadığımız zaman bile ibret
vericidir. Ülkemizin gündemine bakarsak iç açıcı hiçbir olay
yaşamadığımız ortadadır.
Koalisyon kurulmasını engelleyerek ülkeyi yeniden seçime götüren
Cumhurbaşkanı Japonya’dadır. Başbakan seçim gezilerindedir. Terör
yeniden can almaya başlamış, ülke kan gölüne dönmüştür. Ülke gene
siyasal iktidar eliyle ayrışmış, Türk-Kürt ayrımı, Sünni-Alevi
ayrımı, dindar olan olmayan ayrımı ülkeyi bölmeyi sürdürmektedir.
Bu ayrımdan seçimde yararlanmak isteyen iktidar stratejisi, her
türlü seçim hilesine açık bir durum yaratmaktadır. Ülkenin dış
politikası gene siyasal iktidar elinde iflas etmiş, dünya
devlerinin arasında sıkışmış duruma düşmüştür.
Şimdi, bu ortamda “İşte bir Türk Nobel aldı” diye havalara
zıplayacak yerde, bu olayı doğru okumanın zamanıdır.
Ders 1: Nobel ödülünü bir bilim insanımız almıştır. Burada “Türk”
kimliğiyle övüneceğimiz yerde bilimin safsataya üstünlüğünü
görmeliyiz. “Dünya insanı” kimliğini kendi ait oluşumuzun üstüne
çıkarmalıyız. “Hac” sırasında yaşanan kazada kaç kişinin öldüğü
önemlidir. Türk hacıları azdı diye sevinmek insanlık düşüncesine
uymaz. “Filanca uçak kazasında Türk yolcu var mıydı?” diye
araştırmak da öyledir. Aziz Sancar bu ödülü “bilim insanı” olarak
almıştır. Ülkemizde bilimin durumunu sorgulamamız
gerekir.