Ölenleri ölmeyenleri düşünüyorum.
Sokrates ölmemiş. 2500 yıldır yaşıyor. Bir savunma yapmış, elden
ele geziyor, dilden dile dolaşıyor. Yöntem olmuş, Sokrat metodu
diye dillerde. Soru-yanıt ile gerçeği araştırma yöntemi olmuş.
Shakespeare ölmemiş. Oyunlarında yaşıyor. Yarattıkları sahnelerde
yaşıyor.
Atatürk ölmemiş. Kurduğu Cumhuriyetle yaşıyor. Kızanlar var,
yapıtını yıkmaya çalışanlar var ama olmuyor. Ne yapsalar olmuyor.
Sözleriyle yaşıyor, gözleriyle yaşıyor, akıllara kazınan
idealleriyle yaşıyor.
Tahsin Yücel öldü mü? Sahiden mi? İşte, ölmedi dostlarım. Bende bir
Fransızca- Türkçe sözlüğü var. Fransızca bilmiyorum ne yazık ki ama
bu sözlük başucumda. Öteki dillerdeki sözcüklerin bu dilde ne
olduğuna bakıyorum. Bildiklerimi zenginleştiriyor. Romanları dünü
anlatıyor, bugünü anlatıyor, biliyorum, yarını da anlatmıştır.
Tahsin Yücel ölmez ki. İstese de ölemez.
Mustafa Koç ölürdü, gerçekte ölürdü. Eğer Koç grubu siyasal gücün
koltuk değneği olmaya heveslenseydi, eğer Gezi olaylarında Divan
Oteli’nin kapılarını kapatsalardı, eğer Atatürk’e sahip çıkmakta
böyle kararlı olmasalardı Mustafa Koç ölmüş olurdu. Ama o artık
böyle yaşayacak, belli oldu.
İnsanlar kendi yazdıkları kitaplarda da yaşar.
İnsanlar ansiklopedilerde de yaşar.
Ama bazı insanlar insanların yüreklerinde yaşar, insanların
bilinçlerinde yaşar.
Önemli olan da öyle yaşamaktır.
Uğur Mumcu işte öyle yaşıyor. Biz onu Ankara’da bir milyon kişiyle
beraber uğurladık. O bir milyon kişi içinde belki yüz binlerce kişi
ondan bir satır bile okumamıştı. Ama Uğur Mumcu’yu duymuşlardı,
dinlemişlerdi, TV’lerde görmüşlerdi. O samimi, dürüst, cesur insana
hayran olmuşlardı. İnsan, insanda yaşar. Gerçek yaşamak budur.
Kamer Genç de yaşayacak olanlardan. O değişik siyasetçi, elinde
fenerle çıkıp da “Temiz insan arıyorum” dediği zaman Deniz Feneri
davasını tarihe kaydetmişti.
Ölmeyen ölmüyor.
Ama dostlarım, ne yapalım ki bir de “Ölü Gezenler” var.
***
Ölü Gezenler.
Omurilikle yaşayanlar.
Ye, iç, yat uyu, çiftleş, çoğal insanları.
Her yerde, her coğrafyada, her tarih diliminde.
Düşünmeyenler.
Meraksızlar. Merakları dedikodu çemberinde yaşayanlar.
Sürü insanları.
Birinin peşine takılıp ömür tüketenler.
Hep peşine takılacağı birini arayanlar.
Takma akıllılar.
Oksijen tüketicileri.
Binlerce, milyonlarca, milyarlarca Ölü Gezen.
Ölü Gezenler’den çıkar sağlayan sömürücüler.
Bunların sırtına tırmanıp iktidar olanlar.
Bunlarla dünyayı kana bulayanlar.
Bunları öne sürüp arkada servet paylaşanlar.
Robot yaratıp yönetenler.
Toplumların sırtındaki asalaklar.
Bunlar da var.
Ve çoklar.
Ve sürüler.
Ve ortalığı kaplayanlar.
Ve geleceği karartanlar.
Ölü Gezenler.
Ama insanlık bunlara teslim olmayacak.
Çünkü, Diri Yatanlar hiçbir zaman yenilmeyecek.
Bunun nasıl olduğu başlangıçta anlaşılmayacak, ama,asıl yaşam
gücünün Ölüler’de değil, Diriler’de olduğu ortaya çıkacak.