Örtük teslimiyet, az bilinen bir durumdur.
Yaşananlara alışmakla başlar.
Aslında “alışmak” evrimsel bir hayatta kalma uyumudur.
Ancak, “kötülüğe alışmak” gibi bir yanlış yolu da fark etmez.
“Neye alıştığını düşünmek” insan bilincinin özelliği.
İşte bir süre sonra günlük hayhuyun içinde yapılanların kötülüğünü
fark etmez oluverir insan.
Bunu bilenler, “birkaç gün konuşulup geçer” derler. Öyle de
olur.
Ya da öyle bir zulüm sağanağı yağar ki insan hangi birine
bakacağını şaşırıp fark etme yeteneğini yitirir.
Zalimler bunu da bilirler.
Onun için bilmeliyiz ki “alışmak”, örtük teslimiyetin ilk
adımıdır.
İkinci adım, “sessizce kabul etmek”tir.
Bu adım, insanın içine sinsice yerleşir.
Açıktan kabul etmenin içe sinmediği zamanlarda insan sessiz kalarak
kabul etmeyi gizlemeye çalışır.
Ölçüt şu olmalıdır:
“Karşı çıkmadığınız her şeyi kabul etmiş sayılırsınız.”
Bu “sinsi kabul”, zalimin yaptığı her şeyi kolaylaştırır.
Üçüncü adım, “işbirliği yapmaktır”.
İşbirliği yapmanın gerekçelerini bulan “örtük teslimiyetçi”,
durumunu “ülkenin yararı”, “memleketin bunalıma düşmemesi” gibi
kendi dışında etkenlere bağlar.
Örtük teslimiyet, çok dikkat edilmesi gereken bir tehlikedir.
***