Kürt topluluğu sözcüleri “özerk bölge” isteklerini
dile getiriyorlar. Öncelikle, suçlamadan, saldırmadan dinlemek
gerekiyor. Neden bu istek dile getiriliyor? Toplumun geri
kalanından ayrılma isteğinin nedenleri neler? Aslında bu nedenler
yıllardır dile getiriliyor. Anadilinde eğitim başta olmak üzere
görevlendirme yetkisi, kaynakların kullanımı gibi çeşitli ayrılıkçı
istekler.
Bizler yıllar boyunca Cumhuriyetin kuruluşunda yer alan
ulus-devleti, bölgelere ayrılmamış üniter devleti benimsedik,
savunduk. Doğrusu bu muydu? Evet, doğrusu buydu. Ancak, bu doğruyu
hayata geçirmek için bölgelere eşit davranmak gerekiyordu. Her
bölgenin insanına ulaşmak, onu dinlemek gerekiyordu. Bunlar
yapılmadı ve yıllar böyle eşitsizliklerle, körlükle, sağırlıkla
geçti.
İnsanlar zor kullanarak ikna edilemez.
Zor kullanarak boyun eğdirilir ama ikna edilemez, o insan da ilk
fırsatta başkaldırır.
Böyle oldu. O bölgede olan da budur.
Etnik köken Kürt bölgesinde ayrımcılığın ekseni oldu.
AKP’nin eksen yaptığı Sünni İslam da başka bir ayrımcılık
yarattı.
Bugün, o kampa dahilseniz her suçunuz hoş görülür, eğer dışında
iseniz her yaptığınız suç olabilir.
Türkiye bugün üçe ayrılmıştır:
Cumhuriyetin kuruluş felsefesine sahip olan laikler.
Sünni İslam inancını yaşamın eksenine koyan siyasal İslamcılar.
Etnik kökeni yaşam ekseni yapan Kürtçüler.
Birlikte yaşamanın giderek zorlaştığı bir Türkiye.
Böyle itile kakışa yaşamak, çatışmaya, vuruşmaya mı
dönüşecek?
Sonunda ayrışmış bölgeler yönetimine mi varacak?
Ya da “Uygar Ülke” hedefine ulaşacak mıyız? Bu sorunun
ayrılan kavşağına gelmiş görünüyoruz.