Ölmeyenlerden.
Kitabı önümde duruyor: BİAT TOPLUMUNUN RUHSAL KÖKENLERİ.
İnsanların nasıl “kul benlik” sahibi olduklarını anlatıyor.
KUL BENLİK.
Sormayan, sorgulamayan, otoriteyi olduğu gibi kabul eden, onun her dediğine itaat eden, her yaptığına uymayı emir sayan “kul benlik”.
Bu “kulların” oluşturduğu İTAAT TOPLUMU.
Türkiye’nin, kendi ülkemizin “ulus olmaktan” nasıl “ümmet olmaya” dönüştürülmek istendiğini anlatıyor:
“Biat toplumunu oluşturan kul benlikli kişiler, kendilerine aşılanmış inancın, öğretinin, ideolojinin dışına çıkamazlar. Olayları kendi özerk düşünme ve değerlendirme süzgeçlerinden geçiremezler. Bu kişiler özgür düşünebilme yetisini, özerklik duygusu ile kendi yolunu seçebilme, kendisiyle ilgili yaşamsal kararları kendisinin verme hakkını kendilerine tanımayan kişilerdir. Yaşamdaki konumu sanki kaderinin bir parçasıdır, sorgulanamaz, tartışılamaz, eleştirilemez ve bu yüzden de kendince değiştirilemez. Ancak ona egemen olan gücün, bir yetkenin etkisi, buyruğu ya da hazırlamasıyla yaşamı değişebilir.”
Böyle diyor Prof. Dr. Orhan Öztürk.
Aramızdan ayrıldı mı bu bilge hekim?
Yaşamını, yıllarını “ruh sağlığı ve hastalıkları”na adamış bu Aydınlanma bilgini artık aramızda değil mi?
Gerçek bu değil ki!
O hep aramızda, içimizde, aklımızda, yüreğimizde.
İmzalı kitapları yanı başımızda.
Bize son armağanı ise hep önümüzde: