1 Kasım seçimlerinde AKP’nin yeniden tek başına iktidar oluşu
yaygın bir kötümserlik duygusu yarattı.
“Bu iş böyle olmuyor” diyenler CHP liderinin değişmesi gerektiğine
yoğunlaştılar.
Yeni adaylar çıktı. “Bunlarla da olmaz, bu konu lider konusu
değil” diyenler de oldu.
MHP’ye yönelik eleştiriler arttı.
HDP seçimlerde PKK ile arasına mesafe koymamakla
suçlandı.
Çalışanların büyük bir yüzdesinin yurtdışına çıkma isteği içinde
olduğuna ilişkin araştırmalar yayımlandı. “İşte
görüyorsunuz, bu ülkede artık yaşanmaz” sesleri
yükseldi.
Bu giderek yaygınlaşan umutsuzluk, tükenmişlik, bıkkınlık duyguları
tam da AKP yönetiminin istediği durumdur.
“Öğrenilmiş çaresizlik” yapılmış deneylerle, canlıların var olan
durumu kabul etmelerine yol açan en önemli kayıptır.
Kocasından dayak yemeyi içine sindiren kadın bu
durumdadır.
Kadın cinayetlerini olağanlaştıran iç koşul bu önkabule
dayanır.
Eğer bir toplumu yanlışları olağan gören, haksızlıkları sıradan
sayan bir “kabul etmişlik sendromu”na sokarsanız artık her
şeyi çekinmeden yaparsınız.
Hırsızlıklar “olabilir” kabul edilir. “Çalıyor ama çalışıyor”
diyerek savunulur. Baskılar, haksızlıklar, suçlamalar “bir şey
biliyorlar ki yapıyorlar” diye hoş görülür, dahası arkasında
durulur.
Kanunlar çiğnenir, kurallar yok edilir, haksız güç ortalıkta terör
estirir. Bütün bunlar da “elbette yapacak, o doğrusunu yapar”
diyerek itaat şemsiyesinin altına sığınılır.
Artık toplumun “kabul etmişlik sendromu” yürürlüktedir. İşte
AKP’nin bütün gücü buna dayanmaktadır, yaptığı her şey buna
yöneliktir.
Mücadele etme noktası buradadır.
Bu durumu görmez ve mücadele etmezseniz gelecekte de kazanma
şansınız olamaz.