YÜKSEK cari açık ve çift haneli enflasyon Türkiye ekonomisinin başına bela olmaya devam edecek gibi gözüküyor. Küresel finans kesiminden, beklendiği gibi, önümüzdeki dönem kaynak bulmanın zorlaşması halinde, bu iki sorunun verdiği zararın giderek büyüdüğünü gözleyeceğiz.
Bu gidişatı yabancıların cari açık ile enflasyon başta olmak üzere, Türkiye ekonomisindeki kırılganlıklara yaptıkları vurgulamaların bariz biçimde artmasından görebiliriz. Son açıklanan reyting değerlendirme raporlarında bu eğilim açıkça görülüyor.
Buna karşılık hükümet ne yapıyor derseniz; “demeç veriyorlar” demekle yetinmek zorundayız. Son dönem aşırı iyimser demeçleriyle göze çarpmaya başlayan Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, hafta sonunda da Twitter üzerinden açıklamalarına devam etmiş.
Şimşek’in en çarpıcı açıklaması ise, bence cari açığın milli gelire oranıyla ilgili. Bakan Şimşek, “Cari açığı kalıcı olarak GSYH’nın yüzde 3’ünün altına indireceğiz” demiş. 2017 yılını belli ki yüzde 7 civarında bir büyüme ile milli gelirin yaklaşık yüzde 5’i civarında bir cari açık ile kapatacağız. Buna bakarak oranı yüzde 3’ün altına, hem de kalıcı olarak indirmenin ne anlama geldiğini, neden böyle bir açıklama yapılma ihtiyacı duyulduğunu anlamak mümkün değil.
Bu açıklamanın ardından hemen “Ne zaman?”, “bu üretim yapısıyla mı?”, “Bu oran yüzde 3’e inerse büyüme ne olacak?” gibi birçok soruyu sormak gerekiyor.
Evet, bu oran yüzde 3’ün altına gelir ama mevcut üretim yapısıyla, ekonomideki büyüme ancak eksi olursa gelebilir. Ama Bakan Şimşek, aynı Twitter dizisinde, güçlü dış talebe ve ılımlı şekilde güçlü olan iç talebe bağlı olarak, bu yıl da güçlü büyümenin sürdürebileceğini söylemiş.
Aynı kapsamda Şimşek, dünya turizm pastasındaki payımızı yüzde 3’ün üzerine çıkartacağımızı, çatışmalar bittiğinde Ortadoğu’yu inşaa edeceğimizi, şehir hastahaneleri ile sağlıkta ihracat potansiyelimizi daha da artıracağımızı, enerjide dışa bağımlığımızı azalttığımızı söylemiş.