Geçen hafta yönetmelik değişikliği yapan BDDK, likidite karşılama oranı hesaplamasında zorunlu karşılıkların yüzde 100’ünün yüksek kaliteli likit varlık sayılmasını kabul etti. Bu yolla bankaların mevduata ihtiyacının azaltılıp faizin indirilmesi amaçlanıyor.
BDDK yine bu aybaşında sermaye yeterliliği hesaplamasındaki KOBİ tanımını değiştirerek, bankaları sermaye yeterlilik hesaplamasında rahatlatmıştı.
BDDK Başkanı Mehmet Akben dün açıklama yaparak, “bankaların ellerini rahatlattıklarını” söylemiş. Faizin ve maliyetlerin aşağı düşmesi açısından birtakım düzenlemeler yaptıklarını belirtip, mevduat faizlerinin zamanla gerilemeye başlayacağını bunun da kredi faizlerine olumlu yansıyacağını kaydetmiş. Akben TL kredi ve KGF destekli kredi büyümesinde son haftalardaki yavaşlamanın da kredi faizlerine olumlu yansıyacağını kaydetmiş.
Mevduat oranlarının zorunlu artışı hükümeti telaşlandırmış, “Reel sektörü kurtaralım derken, kredi faiz oranlarının yeniden artmasına neden olarak reel sektörü yeniden zora soktuğunu” farketmişti. Bakanlar toplantılar yapmış, bankacılar gevşeyecek kredi artışları nedeniyle mevduat faizlerinin biraz aşağı geleceğini, talep ve maliyetler düşmeden bu kredi hacmiyle mevduat faizinin mecburen yüksek olacağını söylemişlerdi.
Bu düzenlemelere bakıp, “Sorun yok; kredi faizleri öyle ya da böyle düşüyor” diyebilirsiniz. Ancak tüm bunların bedelinin olduğunu unutmayalım...
Faizlerdeki yüksekliğin temel nedeni enflasyonun yüksek olması. Merkez Bankası çift hanedeki enflasyonu, “hiç olmazsa bu seviyede tutalım” diyerek, fonlama faizlerini yüksek tutuyor. Normal olanı gösterge faizi yüksek tutması ama dolaylı yol denemeye devam ediyor.