GEÇEN cuma gecesi 2 reyting kuruluşundan gelen not indirimi, kapalı olmasının da etkisiyle, piyasalarda fazla etki yaratmadı. Açıklamaların çok etkili olmamasının bir nedeni not indirimlerinin zaten piyasa tarafından satın alınmış olması, diğer nedeni de ekonomi yönetiminin piyasayı sıkılaştırmak için aldığı ek tedbirlerdi diyebiliriz.
Daha önce ekonomi yönetiminin amacının bayrama nispeten sakin bir havada girilmesini sağlayacak geçici tedbirler almak olduğunu söylemiştim. Ancak geçen cuma günü hem bankaların kredilerine ilişkin yapılan açıklamalarda olduğu gibi özensiz bir iletişime şahit olduk, hem de geçici tedbirlerin dozunun iyice abartıldığını gördük.
Bugün piyasalar öğleye kadar açık olacak, yarım günde piyasada ne hareket görülebilir kestiremiyoruz. Ancak ekonomi yönetiminin amaçladığı gibi bayrama nispeten sakin bir havada girme çabasının sonuç vereceği anlaşılıyor.
Ancak asıl iş bayram sonrası uzun tatil bittikten sonra başlıyor. Bizdeki tatil süresince uluslararası piyasalarda yaşanacak olanlar tabi ki bayram sonrası için bir baz oluşturacak. Bunun yanında Rahip krizi gibi konularda ne tür gelişmeler olacağı, ABD’den yeni yaptırımların gelip gelmeyeceği ve buna içeriden verilecek tepkiler de bayram sonrası piyasa hareketlerine etki yapacak.
Tüm bunlardan bağımsız olarak bakılacak en önemli gelişme ise ekonomi yönetiminin TL’nin değer kaybının devamını önleyecek yeni tedbirler alıp almayacağı. Mevcut tedbirlerin kalıcı hale gelmesi bizce mümkün değil. Bu geçici tedbirlerin bir süre daha devam etmesi halinde piyasaların kilitleneceğine, sermaye hareketlerinde sorun algısının büyüyeceğine ilişkin işaretler zaten hemen gelmeye başladı. Bir başka deyişle bu geçici tedbirlerin piyasa üzerinde kalıcı hasarlar oluşturma tehlikesi açıkça gözüküyor.
BANKA KREDİLERİ
Yabancıların çıkışını zorlaştıran kararların yanı sıra, reel sektörün kullandığı banka kredilerine ilişkin alınan önlemlerin tedrici olduğunu, sistemde zaaf yaratacak gevşeme adımlarının kalıcı hale gelmesinin yeni sakıncaları beraberinde getireceğini söylemek gerekiyor. Her şeyden önce bankacılık sisteminin sağlamlığına olan güvenin, sadece “çok kuvvetli bankalarımız var” demekle, ya da banka genel müdürlerinin “bankalar bu dalgayı atlatabilecek güçte” diye açıklamalar yapmalarıyla korunamayacağını görmek gerekir. Bu açıklamalar paniği önlemek adına olumlu adımlardı ama bunun yanında sistemi bozmayacak daha köklü çözümler üretilmesi gerekiyor.