15 Temmuz darbe girişiminin birinci yılı tamamlandı ve geçen haftayı, bilinçli olarak yaratılan, hamasi bir iklimde geçirdik.
Bu kapsamda körüklenen siyasi söylemin yanı sıra ekonomiye ilişkin yorumlarda da abartı ve aşırı iyimserlik ön planda idi. Hükümet üyelerinin ekonomideki havayı, neredeyse herşeyin güllük gülistanlık olduğunu söyleyerek anlatmalarının, eğer Kabine değişikliğinde yer alma kaygısı değilse, büyük bir yanılgı olduğunu söylemek gerek. Son olarak Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Türkiye’ye küresel yatırımcının dönmeye başladığını, fon akışının artmaya devam ettiğini belirterek, “Türkiye’nin yatırımcı algısı şimdi iyileşiyor”demiş.
Eğer Şimşek’in kastettiği sıcak para değilse, Türkiye’ye ilişkin yatırımcı algısının düzeldiğini söylemek pek mümkün değil. Son olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yabancı yatırımcılarla yaptığı toplantının ardından katılanların gerçek ve samimi yorumlarını dinleseniz, zaten bunu çok iyi görürsünüz. Yabancıların yönetimin tavrına ilişkin şaşkınlığı devam ediyor; ucu açık biçimde OHAL’in kaldırılacağı sözü inandırıcı gelmediği gibi, toplantıya yönetim ekibinin giriş çıkışında yaratılan ortamdan dinledikleri demokrasiye ve basın özgürlüğüne ilişkin yorumlara kadar, genel olarak “rasyoneliteden uzak bir anlayış” gördüklerini anlıyoruz. Bu ortamda yatırımcı güveni iyileşemez.