DAHA 2 gün önce rezerv opsiyon mekanizmasını kullanarak döviz likiditesini artıran Merkez Bankası, dün de döviz depo ihale miktarını yükselterek döviz likiditesini artıracak yeni adımlar atmak zorunda kaldı.
Bu adımların piyasaya etkisi oldu mu derseniz; tabi ki oldu ama yeterli olmadığı da görüldü. Özetle; döviz likiditesini artırırken aynı zamanda, asıl araç olan TL’de bir şey yapılmadan, yani faiz oranları ciddi oranda artırılmadan kurlardaki hareketin frenlenemeyeceği anlaşılıyor.
Dün sabah saatlerinde 4.35 TL’ye çıkan dolar kuru üzerine atılan bu adımlara piyasalar ilk aşamada yeterli tepki vermezken, bu adımlara Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde Ekonomik Zirve toplantısı haberi eklenince dolar kuru 4.27 TL seviyesine geriledi. Yani Merkez’in adımları tek başına yetmedi...
Merkez Bankası günlük olarak düzenlenen TL Depoları Karşılığı Döviz Depoları ihale tutarını 1.25 milyar dolardan 1.5 milyar dolara yükseltti. İki gün önce de rezerv opsiyon mekanizmasında 2.2 milyar dolarlık döviz likiditesinin piyasada kalmasını öngören karar çıkmıştı. Yani son üç günde piyasada yaklaşık 3.5 milyar dolarlık daha fazla döviz likiditesi bulunması kararı çıktı ama bunlar kurlardaki yüksek seyrin frenlenmesine yetmedi.
Bu adımların neden yetmediği, uluslararası rating kuruluşu JCR’ın Başkanı Orhan Ökmen’in dün yaptığı yazılı açıklamada çok iyi özetlenmişti. “Carry trade olanaklarının devam etmesi ve Türk varlıkları üzerinde sistematik bir satış baskısının bulunmaması cari açığın fonlanmasına sürdürülebilirlik kolaylığı sağlamaktadır” diyen Ökmen, dış istikrarsızlık seviyesi giderek gerginleşmekle birlikte, Türkiye’den sermaye çıkışının önünde yasal bir engel bulunmadığı için TL açısından carry trade akışının devam ettiğini hatırlatıyor. Ekonominin borçlanma yoluyla da olsa hala döviz likiditesine erişme gücünün devam ettiğinin altını çizen Öktem şunları söylüyor: “Faiz oranlarında hareketsiz kalıp, sadece döviz likiditesini ayarlamakla fiyat istikrarı sağlanamayacak, TL’nin üzerindeki baskı hafifletilemeyecektir. Zira maliyet ve talep tarafından çift yönlü baskılanan fiyat istikrarının düzeltilmesi zorlaşmaktadır.”
BANKACILIK VE MALİ İSTİKRAR
Erken seçim
kararının ekonomik belirsizlik üzerinde ortaya çıkardığı
düzeltici-yumuşatıcı etkinin, uygulamaya konulan büyük boyutlu
seçim ekonomisi ile yok edildiğinin altını çizen Öktem, bu yolla
kamu maliyesinin tetiklediği talebin büyümeye beklenen katkıyı
yapamayacağını, buna karşılık fonlama maliyetini artırıp fiyat
istikrarı ve TL’nin dış değerini daha da bozacağını söylüyor.
Seçim ekonomisi uygulamalarının, bankacılık sektörü ve mali disiplinin istikrar çıpası olma kabiliyetlerine zarar vereceğini kaydeden JCR Başkanı, çünkü seçim ekonomisi uygulamalarının parasal büyüklüğünün, ekonominin nadasa bırakılmasına fırsat bırakmayacak kadar yüksek olduğunu belirtiyor. Zaten azalan döviz rezervlerinin hareket kabiliyetini azalttığını, Merkez Bankası’nın konjonktüre uygun para politikası yürütememesi nedeniyle piyasaların uyguladığı faiz oranlarının altında kaldığının altını çiziyor.