Özellikle son iki yılda dünyamız her gün yeni bir kriz ile karşı karşıya bırakılıyor. Krizin aktörleri toplumların içerisinde illegal olarak örgütlenmiş yapılanmalar değil, bizzat uluslararası anlaşmalarla varlığı meşru ve hukuki olan bazı devletler tarafından çıkarılıyor.
Bir zamanlar devletin zayıflığı düzensizlik, yasaların işlevsizliği, kaos ve krizleri doğururken, günümüz dünyasında kaosu maalesef bizzat bazı devletler oluşturuyor.
Devletin adı ve fonksiyonu kabaca şöyle tarif edilebilir:
“Devlet, toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler topluluğunun oluşturduğu tüzel varlıktır.
Devletin gölgesi tüm beşerî faaliyetlerin üstüne düşer: Sosyal refah, iç düzen, halk sağlığı için uğraşır, bundan meşruiyet kazanır. Kural koyar, düzenler, yetkilendirir, yasaklar”
Devletin görev ve sorumluluk alanı 20 yüzyılda daha da geliştirildi ve insani değerler daha çok ön plana çıkarıldı. Örneğin bir devlet, sadece kendisinden değil, komşu ülkenin de dirlik ve düzeninden belirli ölçülerde sorumludur. Komşu ülkelerdeki yaşanacak doğal afetler veya sosyal düzenin bozulması sırasında o ülke yurttaşlarının en azından can güvenliğini sağlamakla mükelleftir.