Önceki gün İngiliz Sefiri Richard Moor bir Türk gazetesine yönelik çirkin ve çirkef saldırılara geçti. Dünkü yazımızda diplomasi tarihinden bir iki isim örnek vererek onu edebe ve (her ne kadar kendileri İngiliz kültüründen bihaber olsa da) İngiliz asaletine davet ettim. Diplomasi tarihinde, birbirine zıt politikalar güden medeniyet ve kültür sahibi ülkelerin diplomatlarından örnekler vererek “usul u erkan”a davet ettim kendilerin. Lakin Altın semer, ibrişim kemer gibi sakil durdu.
Büyükelçilik makamında oturan Moore, seviyesini daha düşürerek gayya kuyusuyla yarışır bir çukur kazıp içinde debelenip durdu. Debelense, ne hali varsa görsün deriz. Lakin etrafa ve ba husus mesleğimize ve meslektaşlarımıza çukurun dibindeki cürûfu saçıp durdu. Ve bu zebun halini hala sürdürüyor.
Onu, kendi seciyesi ile baş başa bırakıp, Türk matbuatına karşı yapılan bir saldırıya karşı dut yemiş bülbüle dönen başta Gazeteciler Cemiyeti olmak üzere adının önünde “uluslararası”, “Dünya”, “Türk, Türkiye” gibi afurlu tafurlu isimlere sahip meslek kuruluşlarından bir sesi bırakın, bir “tısss” bile çıkmadı.
Türk basın derneği olarak, saldırıya uğrayan Türk gazeteciler olacak siz de suskun kalacaksanız burada bir sorun var demektir.
İki ihtimal var kanaatime göre: İngiliz sefiri tüm bu cemiyet, dernek ve sendikaları parayla susturmuştur, ya da Bu derneklerin hiçbir hükmü ve kıymeti harbiyesi yok.
Birinci ihtimali ele alırsak, İngilizlerin böyle bir yola başvuracaklarına ihtimal vermiyorum. Çünkü Para saçmalarına gerek yok. Bizim sektörde Batı kompleksi ile yanıp tutuşanları toplasanız, İngiltere'ye sığmaz.