Suriye'de ne işimiz var diyenlere Erdoğan'ın başdanışmanlarından Yalçın Topçu cevap veriyor: -Orada soydaşlarımız var... O bataklığa girip söz sahibi olmak için bunu geçerli neden sayıyor... Basit bir ifadeyle yapılan şaşırtıcı bir değerlendirme... * * * Mesela Almanya'da da üç buçuk milyon soydaşımız var; Erdoğan, Merkel ile kapışınca oraya girmemiz ve söz sahibi olmaya kalkmamız doğal mı, meşru mu, hak mı, hukuk mu... Orada yapamadığımızı Suriye'de mi yapacağız... * * * Erdoğan, Esad ile ters düştü diye âlemi ayağa kaldırmak üzerimize vazife miydi? Suriye'nin uluslararası paylaşım alanı haline gelmesinde hiç mi dâhlimiz yok... Hani komşularımızın toprak bütünlüğünden yanaydık... Kuru lafı, diplomasi sayıyoruz yıllardır... * Soydaşlarımızın hak ve hukukunu uluslararası ilişkilere koşut olarak arasaydık o zaman fiili durum yaratma hakkımız doğardı... Öyle yapmadık, hakkımızı kullanamadık; bunun için öncelikle diplomatik girişimler yapmak gerekirdi, yapmadık.. Doğal olarak da sonuç alamadık... Soydaşlarımızı prosedüre uygun sahiplenmek yerine oturduğumuz yerden cart curt etmekle yetindik. Kıyısından köşesinden de bataklığa bulaşmış olduk... Bu koşullarda Suriye'de ne işimiz vardı diye soranlara katılıyorum... * * * Bizim Yayladağı dediğimiz dağ kitlesinin Suriye'de kalan kısmında Bayır Bucak Türkleri yaşıyor. O nedenle yöreye Türkmen Dağı diyorlar. Suriye toprakları içerisinde en zor, en çaresiz durumda olanlar Türklerdir. Elimizi fazla uzatmış değiliz; Yalçın Topçu endişe yüklü soruya cevap yetiştirmeye kalkacağına soydaşlarımıza gerektiği kadar destek veremediğimizi ve yardım akışı sağlayamadığımızı eleştirmeliydi... Topu taca attı... * * * Cumhurbaşkanı başdanışmanı olmak, herhalde Topçu'yu engellemiş olmalı... Noktalarken Yalçın Topçu'ya soruyoruz; neden hâlâ soydaşlarımızı zor durumdan kurtaracak doğru dürüst girişimler yapmıyoruz... Lâfı yuvarlamadan asıl buna cevap vermeli...Fikir iyi de, uygulaması zor gibi Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba'nın üç önemli görevi var; bakanlığının adında bu üç görev de yer alıyor... Halkımızın iyi beslenmesi için üçü de önemli... Fakıbaba ucuz etin yurttaşlara ulaşmasına yönelik çalışmalar devam ederken Et ve Balık Kurumu'nun büyük marketlerde reyon kiralayıp eti ucuza satacağını açıkladı... Ondan önce, kuruluşun adı netleştirilsin; internette ikisi de yer alıyor, biri "Et ve Balık Kurumu", diğeri "Et ve Süt Kurumu"... İki ayrı kurum mu var, yoksa kurum iki isimle mi anılıyor bilemiyorum... Bakan Et ve Süt Kurumu dediğine göre demek ki adı bu... * * * Araştırdım, kurumun mağazalarında satılan etlerin fiyatları kasap ve marketlerde satılan etlerin fiyatlarından yüzde 25-35 daha ucuz. Mesela pirzolanın fiyatına bakalım; kuzu 50, koyun 29, dana 50 lira. Kıyma fiyatları da şöyle; kuzu 31, koyun 22, dana 28 lira; kuşbaşına gelince, kuzu 40, koyun 27, dana 31 lira... Kurumdaki bütün tavuk, kanat, but, göğüs fiyatları da piyasa fiyatlarının çok altında. Keza sucuk, sosis, salam, kavurma, işkembe, pastırma, değişik köfteler da marketlerden daha ucuz ve sağlıklı... * * * Peki marketler, Et ve Balık Kurumu'na reyon kiralar mı? Kiralarsa pazarladığı diğer markalar, olumsuz etkilenir mi... İhtimaldir, etkilenirler... Bakanlığın öncellikle bu noktayı dikkate alması lâzım; haksız rekabet yaşanabilir... Kaş yapayım derken göz çıkarılmayalım!DALDAN DALA Barış diyenler, kendilerinden olmayanlarla savaş halindeler... Nasıl bir barış anlayışıysa bu... * * * Fatih Erbakan siyasal bir oluşum peşinde; o kuruluş parti değil particik olur, millî görüş de Hoca'dan hatıra olarak kalır... * * * MTV'ye zam geliyor derken Hilmi Özyılmaz ve Yavuz Tuna adındaki yurttaşlar araçlarını sattı, artık ikisi de eşeğe biniyor... * * * Görmezlik demiş İlber Hoca, yanlış; görürlük denmez ki negatifi kullanılsın, görmezden geldi deseydi doğru olurdu...