Her yeni bakanın ilk işi, bakanlık çalışanlarının tebriklerini kabul etmek oluyor...
Bakanın kapısına önce Müsteşar geliyor, ardından Müsteşar Yardımcıları sökün ediyor. Genel Müdürler, Daire Müdürleri sıraya giriyor...
İlk gün dışarıdan sadece öbek öbek çiçek geliyor.
Bu fasıl sürerken bakanın parlamentodaki en yakın arkadaşları peş peşe boy gösteriyor... Kahveler yudumlanırken de sarılıp öpüşmeleri en içten temenniler takip ediyor.
Gün bitmiştir artık, evli evine, köylü köyüne...
* * *
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Ercan Fakıbaba da ilk günü böyle yaşadı...
Ertesi sabah ne oldu biliyor musunuz; Bakan Bey ilk demecini hemşehrilerini sevindirecek konuda verdi:
-Ciğerin ana vatanı, en güzel yapıldığı yer Şanlıurfa'nın ta kendisidir. İnşallah patentini alacağız...
Yadırgamayın; ciğerin bu kentte önemli bir yeri bulunuyor; hem ekonomik açıdan, hem beslenme açısından... Şanlıurfa'da ciğercilikle hayatını kazanan çok kimse var, yiyen de keza pek çok; dolayısıyla ciğerin diğer hayvani gıdalarla kıyaslandığında toplum hayatında çok önemli yeri olduğu ortaya çıkıyor..
Fakıbaba'nın neden ilk iş olarak ciğere ilişkin demeç verdiği herhalde anlaşılmış olmalı...
* * *
Yalnız bu patent alma işinde hırgür çıkacağa benzer...
Zira bir başka kentimiz Adana'da da, ciğer ekonomik bir malzeme, ticareti de var, Adanalı sabah kahvaltıyı ciğerle yapıyor. Kentte bol miktarda ciğer kebabı satan dükkân ve insan görürsünüz.
Ciğer konusunda Edirne kentimizi de ihmal etmemeliyiz. Şanlıurfa ve Adana'da ciğer kebabı ne kadar meşhur ve ne çok yeniyorsa Edirne'de de o kadar çok seviliyor ve yeniyor; ince yani yaprak gibi kesilen ciğer naturel biçimde tavada kızartılarak sofralardaki yerini alıyor...
Ayrı gayrı yapmamak lâzım, patent üçü de dikkate alınarak talep edilmeli, yani anonim bir patent olmalı...
Fakıbaba, bu konuya önderlik etmeli!