Bizler, “Türkiye’nin en iyi üniversitesi neden dünyanın ilk 100’ü içine giremiyor?” diye dertlenirken, “Bu gençlerle geleceği kuracağız, böyle yükseleceğiz” diye ümitlenirken, Boğaziçi’nde olanlara bakın. Bana göre, bu çocuklarımızın yeni rektörle bir alıp veremedikleri yok. Mücadeleleri sistemle. “Atama değil seçim” diyorlar.
Yeni rektör, pencereden el sallıyor, olmuyor. Bahçeye aralarına iniyor, konuşuyor, “Ben de sizdenim” diyor, olmuyor. Hatta, onlardan olduğunu ispat etmek için, “Metallica dinlerim, bisiklet yarışçısıyım, iyi üçlük atarım, yamaç paraşütü ile uçarım” diye sıralayıp duruyor ama aldığı cevap hep “Rektör istifa” oluyor.
*
Yine bana göre, “Niye istifa edeyim” diyor ama bir açmaz içinde olduğunu mutlaka o da biliyor. Karşısındaki gençlere “Elitler” denmesine rağmen, büyük çoğunluğunun 550 puan almayı başaran, orta sınıf çocukları olduğunu da biliyor. Şurası kesin ki, istifa etmeyecek. Atanmış olarak devam edecek. Diğer üniversitelere atananlar gibi... Aman çocuklar, provokasyona gelmeyin. İçinize yabancı sokmayın. Polisle asla çatışmayın. Üniversitenize yakışır şekilde hareket edin. Hareketinizin ‘Gezi’ olmadığını, asla olmayacağını gösterin.
Gelelim aklımdan çıkmayan kelepçe olayına. Bunu devlet yapmaz. Hiçbir iktidar mensubu “Gidin kapıyı kelepçeyle kapatın” demez. Bir aklı evvel polis şefinin buluşudur bu ama Boğaziçi direnişinin simgesi oldu dünyada. Yazık.