Gözaltına alma, tutuklamalarda artık yeni bir yöntem var.
Kahve falı, iskambil falı, el falı, yıldız falı gibi. Daha doğrusu
hukukta olmayan bir gerekçe.
Niyet okuma...
Olabilir mi böyle bir şey. Ama oluyor. En belirgin örnek de
KHK ile ihraç edilen iki eğitimci. Nuriye Gülmen ve Semih
Özakça’nın açlık grevine yapıştırılan niyetler.
Nedir bunlar:
■ Açlık greviyle geçmiş olayları anımsatmaları.
■ Masumane eylemin asıl amacının ne olduğu.
■ Eylemlerin DHKP-C tarafından organize edildiği.
■ Grevin ölüm orucuna dönüşmesi neticesinde ölüm olursa,
örgütün bunu ajitasyon malzemesi yapabileceği.
■ Bu açlık grevini hangi menfaatler karşılığı
yaptıkları.
■ Tutuklanmazlarsa adaletin işleyişine zarar
verecekleri.
Yapma be bakan bey...
Gerçekten masumane bir eylem için, İçişleri Bakanı Süleyman
Soylu, “Yiyorlar içiyorlar, ertesi gün gelip yerlerine oturuyorlar”
bile diyebildi.
Bu da bir niyet okuma değil mi?
Ayrıca bu eğitimcilerin henüz işlediği bir suç da yok. Zararı
kendilerine. Amaaa, ölürlerse kimbilir ne menfaatler elde
edecekler. Garipliğe bakın.
Cumhuriyet gazetesinin yöneticisi de tutuklandı. Çünkü bir
‘niyeti’ vardı. Sözcü’nün haberi de darbe teşebbüsüyle niyete
bağlandı. Nevşin Mengü için de niyet zorlaması yapıldı ama tutmadı.
Kısaca artık niyetler okunuyor. Suç yaratılıyor, insanlar
tutuklanıyor. Ve bu yazının ana fikri: Her muhalifin bir niyeti
vardır.