Bir haftadır Türkiye’de gündem yine değişti. Seçim atışmaları, aday olamama kırgınlığı istifaları, Amerika ile füze çıkmazı, imar barışı faciası bitti, şimdi tanzim satış rüzgarı esiyor. Hadi gelin tanzimden, karne devrine doğru tarihsel bir gezintiye çıkarayım sizi.
Benim de doğumuma rastlayan
2. Dünya Savaşı (1939-1945) yıllarına gidelim. Kıtlık, ekmek ve şekerde karne yıllarına.
Eski nüfus kağıdımda sayfalar dolusu
‘karne verildi’ damgası vardı. Rahmetli babam, o yıllarda çalıştığı matbaada sahte karneler basmış da biz o kıtlığı az yaşamışız. Ama yine de benim mamama konulan şekere karşılık onlar çayı kuru üzümle içmişler. Biraz büyüdüm. Bu defa ben Eminönü’de zeytinyağı kuyruklarına girdim. Tarım üretimimiz ülkemize yetiyordu. Amerikan ambargosunun olduğu yıllarda ise tarımda değil de, margarin ve tüpgazda sıkıntı vardı. Hürriyet Gazetesi’nde çalıştığımız için gazetenin gücüyle margarin sıkıntımızı, rahmetli Erdoğan Abi (Demirören) sayesinde de tüpgaz sıkıntımızı hallettik. Benzinde ise mecburen sıraya girdik.