Şu Amerika’ya bakın. Bir yandan, “Türkiye’nin güvenlik endişesini anlıyoruz” diyor, sonra da SDG/PYD’yi kanatlarının altına alıp koruyor. Batı ülkeleri, Erdoğan’ın dediği gibi, 100 mülteciye kapı açmakta zorlanırken, biz 3.5 milyon Suriyeli’yi barındırıyoruz.
Cumhurbaşkanı, “Batı verilen sözleri tutmuyor” derken bu nedenle haklı. Baksanıza, sınırımıza arabaları, kamyonları ile yüz binler birikti. Ordumuza, Cumhurbaşkanımıza hakaretler ederek hem de. Ve ne hikmetse hepsi de erkek. Görüntülerde hiç kadın yok.
Ama saçı sakalı, kıyafetiyle cihatçı çok. Görünen o ki, Türkiye yeni bir göç akınıyla karşı karşıya. Karşı koyamazsa, bu da mutabakatın çökmesi demektir. Ve Cumhurbaşkanı son sözünü söyledi galiba.
“Güvenli bölge olmazsa,bizde kapıları açmak zorunda kalırız. Ya destek verin ya da kusura bakmayın. Artık bu yükü tek başına biz çekemeyiz” diyerek. Diyelim dediğimizi yaptık ve aralarına ne idüğü belli olmayan İslam teröristlerinin de karıştığı kişilere Güneydoğu kapılarımızı açtık.
Açtık da AB’ye açılan kapılarımızı nasıl açacağız? Ayrıca bu yüz binler Edirne’ye mi gidecek, Türkiye’ye mi dağılacak? Bu kadar insan nasıl kontrol edilir? Neyse. Yazarken bile içimi korku sardı. Ama bu fırdöndü Trump, bizi oyalarken başımızı belaya sokmaz inşallah. Yani işimiz Allah’a kaldı.
Hadi ordan