Avrupa'daki maç 2-0'dan 2-2 olunca herkes şunu diyebilir: "Helal
olsun arkadaş maçı oradan çevirdiler, mağlup olmadılar." Bir şeyi
kaçırıyoruz. Fenerbahçe'nin genel kadrosu kötü değil. Avrupa'da bu
seviyeler de normal. Aman aman mı, o da değil. Peki bu
Fenerbahçe'nin Anderlecht'e karşı 2-0 geriye düşmesi doğru mu, o da
doğru değil.
Ama Fenerbahçe'nin başkanından başlayıp teknik direktöre kadar olan
kopukluklar takımı bu duruma düşürdü. 2-0'dan sonra Fenerbahçeli
futbolcular 2 tane atıyor. "Bu iş böyle olmaz" deyip isyan
ediyorlar. Aslında Fenerbahçeli futbolcuların da Türkiye'de
maçlarda bu tarz isyan etmeleri gerekir ama edemediler. Buradaki
sorun şeytan üçgeninde... Peki şeytan üçgeninin köşelerinde kimler
var. Ali Koç, Comolli ve Cocu. Bu şeytan üçgeninin ortasında
Fenerbahçe şu ana kadar kayıpları oynadı.
Dün akşam eksik kadroya rağmen isyan etmeleri Fenerbahçe'nin daha
farklı şeyler yapabileceğini gösteriyor. Direksiyonun başında da
Ali Koç olduğuna göre arabayı nasıl kullanır bilemem. Şu ana kadar
bazı şeylerde geç bile kaldı. Çünkü bu işin sorumluluğu yüzde 100
ona aittir. Fenerbahçe'nin Avrupa'da da Türkiye Ligi'nde de
buralarda bu kademelere gelmemesi gerekirdi. Dün gece rahat
alabilecekleri bir maçı önce yönetimin, sonra Comolli'nin sonra da
Cocu'nun idari hataları ile bu duruma getirdiler.
Bundan sonrası ne olur? Aslında Fenerbahçe'nin, UEFA Avrupa
Ligi'nde çok fazla bir hedefinin olmaması gerekir. Çünkü önce işini
halletmelisin, sonra karşı cepheyi. Ama duyduğum kadarıyla
Fenerbahçe yönetiminden bazılarının savunması şuymuş: "Ankaragücü
ve Galatasaray'ı yenersek düzlüğe çıkarız. Ne kadar sığ bir
düşünce." Eğer önce Ankaragücü sonra da Galatasaray'ı mağlup ederek
düzlüğe çıkacaklarını düşünüyorlarsa vah Fenerbahçe'nin
haline...