Hiç fazla uzatmayalım. Dün gece Quaresma ne var ne yok herkesi
kurtardı.
Başta Tarık Ongun'u kurtardı, sonra takımı kurtardı, sonra Şenol
Güneş'i kurtardı, sonra maçı kurtardı. Yani kurtardı oğlu
kurtardı...
Aykut Kocaman, rakip takımları bozarak sonra kendi birkaç pozisyon
bularak maç oynatan bir teknik adam.
Tabii ki eldeki kadronun da etkisi var.
Şampiyonluğa oynayan dört takım içinde kadro açısından en zayıf
olan Fenerbahçe. En zengin olan da Beşiktaş.
Eğer şu anda ikisinin de 44 puanı varsa bu teknik adamların
birisinin takımını çok iyi kullandığını, diğerinin ise çok iyi
kullanamadığını görürsünüz.
Mesela bu maça Love ile başlanılmaz.
Net olarak Negredo ile başlanır.
Quaresma sağdan, soldan tonla orta atıyor. Peki buna kafa vuracak
hücumda kim var? Bir tek Babel... Talisca da yok.
O zaman niye Negredo sahada yok.
Fenerbahçe'nin sahasında oynasan Negredo ile başlama. Vida ile
başlaması son derece doğru bir işti. Nitekim semeresini de gördü.
Maçın en iyi adamlarından biri Tolgay'dı. Çok göşterişsiz oynadı
ama müthiş işler yaptı.
Tarık Ongun'un böyle bir ofsaytı atlaması tuhaf. Bunlar dört ay
sonra Dünya Kupası maçları idare edecekler.
Böyle bir hatayı herhangi birisi Rusya'da yaparsa ilk uçakla
Türkiye'ye gelirler.
Çünkü orada sistem öyledir. Bu, şunu gösteriyor; Chelsea-Barcelona
maçını yönetince arkadaş fazla havaya girmiş, bu maça yeteri kadar
kendini vermemiş.
Peki o golle Beşiktaş mağlup olsaydı ne olurdu? Onun için özellikle
hakemlik şımarıklığı kaldırmaz. Ayakları yere basacak.
Beşiktaş ağır sıklet boksörü gibi ikinci yarıda Fenerbahçe'yi
dövmeye başladı. Oyuna giren Alper de takımı karşıya taşıyamadı.
Bir adam vardı Fenerbahçe'yi karşıya taşıyacak, topu tutacak,
rakibi sinirlendirecek... Valbuena...
Onu da Aykut nedendir bilinmez hep yanında oturttu. Bu da Aykut'un
bu maçtaki en büyük hatasıydı. Beşiktaş her şeyiyle maçın genelinde
üstün oynaya...