Sahanın içinde enteresan bir 90 dakika vardı… Duyduğum kadarıyla
soyunma odası koridorlarında da enteresan olaylar yaşanmış. Yani
tekmili birden hem korku filmi gibi bir maç, hem heyecanlı bir maç,
zaman zaman da güzel pozisyonların olduğu bir maç.
Bir hakem için kolay maç mı?
Hayır çok zor. Önce futbolculardan başlayalım bırakalım hakemi…
Alper… Yahu kardeşim bir sarı kart almışsın ve bu sarı kartı çok
doğru aldın. Tehlikeli pozisyonu çok doğru bir şekilde kestin ve
haklı bir kart gördün. Ama ondan sonra yaptığın iş akıl işi değil.
Bu işi yapan insanın deli olması lazım.
Quaresma... Devre arası oluyor, Portekizli ile Babel
giriyorlar.
A Spor'da Serkan Korkmaz ile maçın ilk yarı değerlendirmesini
yapıyoruz. Serkan, "Quaresma girer, kenardan ortalar yapar, Negredo
gol atar" diyor. Bana da soruyor "Ne diyorsun?" diyor.
Ben de "Dediklerinin hepsi doğru da oyunda kalırsa dediklerini
yapar" diyorum. Quaresma giriyor 2 dakika sonra atılıyor.
Aslında Quaresma'nın atıldığı pozisyonda Souza'nın da sanki bir
kırmızı görmesi lazım. Zaten orada bütün maçın filmi kopuyor.
Volkan gereksiz yere kalesinden geliyor, güya olayı ayıracak.
Sanane kardeşim! Senin sarı kartın var. Nitekim saçma sapan
"Çizgiyi geçti mi, geçmedi mi?" tartışmasındaki bir pozisyonda
kırmızı gördü. Aslında çift sarıdan kırmızıyı o kavga anında
görebilirdi. Bakınız!
Yazı şu ana kadar hep sarı ve kırmızı kartları yazarak geçti.
Peki futbol var mıydı? Kötü değildi, kalite yoktu, heyecan
vardı.
Maç iki tarafa da gitti geldi.
Ama Fırat Aydınus, en büyük hatasını uzatmanın son dakikalarında
Babel'e yapılan net penaltıyı vermemekle yaptı.
Bakınız! Bu söyleyeceğim şaka değil. İmkansız bir şey değildi.
Demegoji de yapmıyorum, espri de yapmıyorum. Rövanş maçını
kesinlikle Fırat Aydınus yönetmeli.
MHK bunu yapabilir mi, bilmiyorum.
Neden? Madem bu maçın yorumunu Fırat böyle yaptı, rövanşı da aynı
hakem...