Kendisine saygı, rakibe saygı, seyirciye saygı, ülkene saygı...
Evinde Şampiyonlar Ligi maçı oynuyorsun. Almanya'daki ilk maç 5
farkla bitmiş olabilir... Rövanşı oynuyorsun! İlk maçın kadrolarına
bakıyorum, sonra ikinci maçın kadrolarına bakıyorum. Seni 5-0 yenen
takımın ikinci karşılaşmada çıkardığı kadroda, ilk maçtan 3 kişi
eksik. Senin 5 yediğin ilk mücadelede oynattığın kadrodan ikinci
maçta oynayan futbolcu sayın ise sadece 3... Yani 8 oyuncun
eksik... Bu durumun izahı şu: Rakibin sana saygı duyuyor, rakibin
senin ülkene, senin taraftarına saygı gösteriyor. Peki ama sen ne
yapıyorsun? Maalesef sen aynı saygıyı ne rakibe, ne ülkene, ne de
taraftarına göstermiyorsun...
Sen neyi düşünüyorsun? Üç gün sonra Süper Lig'de oynayacağın
Medipol Başakşehir maçını... Yahu kardeşim sen Şampiyonlar Ligi'nde
mücadele ediyorsun. Çıkar as kadronu yine yenil farketmez, ama
ülkeni adam gibi temsil et...
Bu şunu gösteriyor net olarak: Ufak olsun, benim olsun... Demek ki
daha hala bırakın futbolcuları, taraftarları, teknik adamlar olarak
hala aramızda büyük farklar var.
Bayern'in teknik direktörü benim ülkeme, benim taraftarıma, benim
sahama, benim Beşiktaşımın teknik direktöründen çok daha fazla
saygı gösterdi. Adam gibi takım çıkardı, adam gibi mücadele etti,
adam gibi galip geldi.