Vesayetçilerle milletin demokratik güçleri arasındaki kıyasıya mücadele, 1 Kasım 2015’ten sonra bugüne kadar sürdü, sürüyor. Referandum, bu şartlarda kazanıldı, yeni sistemin startı bu şartlarda verildi, vesayetçi medyanın taşları bu şartlarda söküldü. Uluslararası sistem ve beşinci kolları FETÖ, vesayetçiler; Kürt etnikçiliğini, laikçi mağduriyet psikolojisini kullanmakta ustalaştılar, MHP’yi bölmeyi başardılar. Her şey milletin gözü önünde oldu, kamusal akıl ve vicdan her şeyi kaydetti. Geçen yazımızda burada kalmıştık, devam edelim. Ama izin verirseniz, iki hatırlatma daha yapmak istiyorum.
Birincisi, 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra sonuçların bir koalisyona işaret etmesi üzerine, bu köşede, yapılacaksa koalisyonun Ak Parti ve MHP arasında yapılması gerektiğini yazdım (https://www.yenisafak.com/yaza... ). Şunları söyledim: “Ak Parti ve MHP arasındaki koalisyonunu savunmamın başta gelen gerekçesi, bu iki partinin tabanları arasındaki benzerlik dolayısıyla ileride geçilecek başkanlık sisteminin sosyolojik alt-yapısına geçiş imkânı sunması... Kaldı ki, Ak Parti’nin MHP ile birlikteliği, otomatik olarak HDP ve CHP’yi yakınlaştıracaktır. Geçen zaman bu iki partinin ‘Sol Kemalizm’de birlikteliğe ne kadar yatkın olduklarını gösterdi. Şüphesiz Ak Parti ve MHP tabanlarındaki benzerliğin CHP ve HDP tabanları için aynen söz konusu olduğu söylenemez ama bu siyasi konumlanış, eninde sonunda iki parti esasına dayanan bir şekillenmeye doğru evrilir diye düşünüyorum. Ak Parti-MHP ve CHP-HDP yakınlaşmalarının, toplumumuzu iki partili sisteme hazırlarken normalleşmeye de katkıda bulunacağını sanıyorum.” Yazının devamında, o zamanlar nispeten gündemde olan “çözüm süreci”nden bahisle, Ak Parti–MHP...