Hasedin kökenlerinin ilk bebeklik yıllarımızda olduğundan hareketle yola çıktık. İleride sağlıklı bir kişilik gelişimi için sağlam bir zemin hazırlamak istiyorlarsa anneye, bebeğe bakım verenlere düşen ilk işin bu hasedin sevgiyle yatıştırılması olduğunu belirttik. Çocuklukta yatıştırılamayan hasedin en menfi sonucu, tamahkârlık ve açgözlülük... Tamahkârlar ve açgözlüler, isteklerine sınır koyamayan, sürekli olarak bir şeyler isteyen insanlar. İsteklerinin ölçüsü, gerçekle bağdaşmıyor, muhataplarını zor durumda bırakıyor ancak onlar, bunu hesaba katmıyor ve sürekli istiyorlar. Dilerseniz burada biraz duralım. Konu, mühim.
Modern zamanlarda kanaatkarlık, sağlıklı çalışkanlık, insanlara faydalı olma ve hizmet etme anlayışı değil de dizginsiz bireysel hırs, destekleniyor, istekleri konusunda “agresif” olan insanlara övgüler yağdırılıyor. Özellikle henüz kuralları, kurumları tam yerleşmemiş toplumlarda, kolayca risk almaları nedeniyle bu tip insanlar daha çok öne çıkıyor, mevki-makam, para ve güç sahibi oluyorlar. Dışarıdan bakıldığında, sanki dünya hayatında her zaman kazananlar, başarılı olanlar, haset sahipleriymiş, tamahın ne kadar çoksa başarıya o kadar yakınmışsın gibi görünüyor. Bununla da kalmıyor, aç gözlü ve tamahkârların isteklerine ulaştıkça daha mutlu oldukları düşünülüyor. Oysa durum, tam da böyle değil.
Eğer bir insanın içi yatışamamış bir hasetle, açgözlülükle veya tamahkârlıkla doluysa rahata ermesi, huzuru bulması çok zor. Çünkü her elde ettiği şey, tatminin ve mutluluğun değil yeni bir isteğin tetikleyicisi olacaktır. Ulaştığı mevki- makamın, elde ettiklerinin hakkını da tam veremeyeceğinden uzun vadede başarılı olması imkânsızdır.
Haset sahipleri, tamahkârlar, istediklerine daha çok ulaşıyor gibi görünebilir ama emin olun, onlar, daha başarılı ve daha mutlu değiller. Sevgi dolu, bir başka deyişle hasedi annesi tarafından yatıştırılmış, sevgiyi, şükranı hissedebilmiş insan, tanıyabilir ancak huzuru. Huzur, tamahkâr, açgözlü kimsenin asla ulaşamayacağı bir duygu… Bir insanın hasedi ne kadar çoksa başarının getirdiği tatminden ve mutluluktan o kadar uzaklaşmıştır. Onlar, bu halleriyle birtakım şeyler kazanabilirler ama kazandıkları şey, asla mutluluk olmaz. Ne mutluluğu, onlar, uykularında bile şöyle rahat bir dinginliği asla yakalayamazlar.
Haset sahibi kişinin mutluluk ve huzurdan uzak olmasının yanında birçok başka problemi de vardır. O, açgözlü ve tamahkâr olduğu kadar kaprislidir de. Hiçbir zaman istediğini tam olarak aldığı kanaatinde değildir ve hep eksiklik duygusu hisseder. Bu duygusunu kapris olarak dışa vurur. Haset sahibi kişi için yalan, iftira, gıybet, insan ilişkilerinin olağan bir parçasıdır. Onun yaptığı gıybet, gündelik hayatta çoğumuzun içine girip çıktığımız şirin dedikodular gibi olmaz üstelik. Doğrudan doğruya muhatabı yok etmeye, yıkmaya, ayağının altındaki toprağı kaydırmaya yöneliktir, tuzaklarla doludur. Karşıdakinin itibarını ve varlığını yok etmeyi hedefler.