Erol Göka Yeni Şafak Gazetesi

Adalet ve sömürgeci Batı’nın bilinçdışı

Adaletin kökeninde kamu yararının olduğunu ileri süren David Hume (1711-1776), bu görüşünü ispatlamak için ilginç bir yöntem seçer. Ona göre aşağıdaki beş halden birinin sağlanması...

18 Ocak 2018 | 133 okunma

Adaletin kökeninde kamu yararının olduğunu ileri süren David Hume (1711-1776), bu görüşünü ispatlamak için ilginç bir yöntem seçer. Ona göre aşağıdaki beş halden birinin sağlanması durumunda, adalete lüzum kalmayacak, pekâlâ adalet olmadan da yaşanabilecektir.

Beş halden birincisi, “mutlak bolluk” durumudur. Herkesin dilediğini dilediğince alabileceği bir toplum olmuş olsaydı, adalete de lüzum kalmazdı. Mülkiyet ihlali, hırsızlık ve kıskançlık olmayan böyle bir toplumda, zaten adalet kimsenin aklına bile gelmezdi diye düşünür Hume.

Hume’un ikinci adaletsizlik faraziyesi, sevginin evrensel bir düzeye ulaştığı, kinin ve garezin ortadan kalktığı toplumdur. Sevgi, her yeri kaplamışsa, herkes yekdiğerine dostça ve cömertçe yaklaşır, birbirine bağlı bir aile gibi yaşarsa, bırakın adaleti, herhangi bir yasaya dahi gerek olmayacaktır.

Hume’a göre adaletin olup olmamasının bir önem arz etmeyeceği toplum faraziyelerinden üçüncüsü, tüm bireyleri birbirleriyle ilişkisiz bırakacak düzeyde köklü bir yalnızlık halidir. Adalet, mutlaka ötekine, başkalarına, topluluk duygusuna ihtiyaç duyar. Yapayalnız bireylerden kurulu bir sözüm ona toplumda adalete de gerek kalmayacaktır.

Hume’un adalet olmadan da olur dediği dördüncü toplum faraziyesi, çok aşırı ve genelleşmiş bir sefalet ve şiddet halidir. Böyle bir “aciliyet karşısında, adaletin katı yasaları askıya alınır ve kendini korumanın ve ihtiyacın daha buyurgan gerekçeleri bunların yerine geçer” der üstat.

Adaletsizliğin mazur görüldüğü beşinci hali müsaadenizle en sona bırakıp ilk dört teşhisiyle ilgili bir değerlendirme yapmak istiyorum. Hume’un adaletin kamusal yarar ile bağlantılı olduğu tezini ispat için ileri sürdüğü bu faraziyeler, ayrı ayrı ele alınıp incelenebilir, adaletin ne olduğunun anlaşılmasında çok işe yarayabilirler. Ama şimdi bunlardan ziyade Hume’un tasavvur dünyası, benim nazarı dikkatimi celbediyor. Zira bu tasavvur tarzında, Batı’nın sömürgeci bilinçdışının tezahürlerini görüyorum.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Merhametten maraz doğmaz! 12 Eylül 2019 | 231 Okunma “Benden nefret et ama bana acıma!” 08 Eylül 2019 | 196 Okunma Merhamet esastır çünkü... 05 Eylül 2019 | 170 Okunma Merhameti kavramak zordur 01 Eylül 2019 | 148 Okunma Adalet, merhametten koparsa 29 Ağustos 2019 | 148 Okunma