Türk milliyetçiliğinin tabiatı icabı ırkçı nitelikte olmadığını
hep savundum. Türklerin psikolojisini anlatan kitap ve yazılarımda
bunun tarihsel ve sosyopsikolojik nedenlerini anlatmaya çalıştım.
Sağduyulu Türk milliyetçilerine güvenimi hiç yitirmedim. Milliyetçi
düşünür Sait Başer'in şu ifadesine ve başkalarının benzer
değerlendirmelerine katıldığımı belirttim: “Osman Turan'ın önünde
saygı ile eğilerek bir yanlış anlamasını düzeltmek durumundayız. O,
Türk devletinin idealini anlattığı abidevi eserine 'Türk Cihan
Hâkimiyeti Mefkûresi Tarihi' adını koymuştu. Hâlbuki sistemin
icabı, töre, topluluklarına hâkimiyeti değil, adalet ve hizmeti
emretmektedir. Buradaki 'hâkimiyet' kelimesinin yerine 'hizmet ve
adalet' kavramlarının konulması gerekir.”
Bu düşüncelerimin de etkisiyle, tek partinin iktidarına izin
vermeyen 7 Haziran 2015 Seçimi sonrasında en uygun çözüm formülünün
Ak Parti ve MHP arasında kurulacak bir koalisyon olacağını
belirttim. Yapılan kamuoyu araştırmaları, milletin çoğunluğunun
özellikle Ak Parti ve MHP seçmeninin de benimle aynı kanaatte
olduğunu bildiriyor, birçok STK da bizim gibi düşündüğünü beyan
ediyordu. O sırada şöyle yazdım:
“Birçok tali nedenin yanı sıra, Ak Parti ve MHP arasındaki
koalisyonu savunmamın başta gelen gerekçesi, bu iki partinin
tabanları arasındaki benzerlik dolayısıyla ileride geçilecek
başkanlık sisteminin sosyolojik alt-yapısına geçiş imkânı
sunması... Elbette bu tespitim, başkanlık sisteminin, bu koalisyon
için ön şart olması gerektiği anlamına gelmiyor. Koalisyon
süresince başkanlık sistemi ağza dahi alınmayabilir. Önemli olan,
siyasetimizi benzer tabanların şekillendirmesi, toplumsal olan ile
siyasal olan arasında belli bir mütekabiliyet, bir ahenk bulunması.
Ak Parti'nin MHP ile birlikteliği, otomatik olarak HDP ve
CHP'yi