Batıda gençlerin durumlarının pek iç açıcı olmadığını söylüyor araştırmalar. Ama hiç değilse onlar durumun farkında, araştırıyor, önlemler düşünüyorlar. Son olarak ünlü “Ben Nesli” ve “Asrın Vebası: Narsisizm İlleti” kitaplarının yazarı psikolog J. W. Twenge de, araştırma verilerinin ışığında “İ-Nesli” (Türkçesi: O. Gündüz, Kaknüs Yayınları, 2018) kitabını yayınladı. Gördükleri ve istatistiklerin değerlendirilmesiyle ulaştığı sonuçlar hayli şaşırtıcıydı. Artık o da günümüz gençlerinin ruh hallerini dijital teknolojinin biçimlendirdiğine ve önümüzde öncekilerden çok farklı bir tablo olduğuna inanıyordu.
“İ-Nesli”ne bir önsöz de yazan kıymetli meslektaşımız ağabeyimiz Dr. Mustafa Merter’i okudukları hem çok üzmüş hem çok telaşlandırmış. 2014 yılında yayınladığı “Nefs Psikolojisi” kitabında sanal bir dünyada yaşarken gösterdiğimiz belirtilere “Matrix Sendromu” adını veren Merter, günümüzde dijital teknolojiler nedeniyle yaşananların hayatlarımızı iyice “Matrix” filmine benzettiğine inanıyor.
”Matrix”, Holywood yapımı bir film dizisi. İlki 1999’da, ikinci ve
üçüncü bölümleri 2003’te vizyona girmiş ve çok ses getirmiş. Filmin
konusunu insanın ruh ve bedeninin birbirinden ayrılıp beden bir
makinede canlı tutulurken ruhun bir bilgisayar makinesine
yüklenmesi oluşturuyor… Ruhlar giderek esaret altına alınmaktadır.
Bu durumu fark eden filmin kahramanı Neo, Morfeus adlı bir bilgenin
yardımıyla, esaret altındaki insanlara gerçeği anlatmaya, onları
kurtarmaya çalışır. Dr. Merter’e göre şimdi de akıllı telefonlar
vasıtasıyla ruhlarımız esir alınıyor. Mustafa ağabey, kendisini
Neo’ya benzetiyor. Neo gibi insanlara olup biteni, içlerine
düştükleri sistemi anlatmaya, kurtulmalarını sağlamaya gayret
ediyor. Tahmin edeceğiniz gibi çoktan akıllı telefon kullanmayı
bırakmış. Dr. Merter’i geçenlerde TRT Haber’de Seval Çöpür ve Kemal
Sayar Hoca ile birlikte yaptığımız “İnsanlık Hali” programında
konuk ettik. Bu programı şu adresten seyredebilirsiniz:
... İzin verirseniz ben yazıma Twenge’nin “İ-Nesli” kitabıyla,
özellikle Dr. Merter’in bu kitaba yazdığı önsözü esas alarak devam
edeceğim.
1970-1990 arasına doğanlara “Ben Nesli” diyen Twenge, 1995’ten sonra doğanların “İ-Nesli” olduklarını söylüyor. Ona göre bu yeni neslin davranışları, boş zaman değerlendirmeleri, din ve maneviyata yönelimleri, sosyal ve siyasi faaliyetlere gösterdikleri ilgi, tüm önceki nesillerden farklı. En kötüsü de tipik örneği ABD’de yaşayan bu neslin psikolojik durumu. “İ-Nesli”, 2011’den itibaren kaygı, depresyon ve intihar oranlarında büyük bir artış gösteriyor. Twenge, 2011-2012 yılları arasında ABD’de akıllı telefonların yaygınlaşmasını bu olumsuz psikolojik halin temel sorumlusu olarak görüyor.
Evet, “İ-Nesli”nin tipik örneğini oluşturan gençler ABD’de yaşıyor ama Twenge’nin “Ben Nesli” kitabında bizi uyardığı gibi, oradan başlayan her davranışın bir iki yıl içinde tüm dünyaya yayıldığını hesaba katmak gerekiyor. 30 yıl önce benim gençliğimde, ABD’de çıkan bir film, orada gösterilen bir TV dizisi yıllar yıllar sonra ülkemizde gösterime girerdi. Ama bilgisayarın, internetin ve özellikle akıllı telefon ve tabletlerin icadından sonra bu süre çok kısaldı. “Küreselleşme ile dünya büyük bir köye dönüştü” derken, sadece turizmin yaygınlaşması, çok hızlı uçaklarla dünyanın bir ucundan diğerine eskisiyle kıyaslanmayacak sürelerde gidilebilmesi değil, dijital aygıtların her bilgi akışını anında her yerde mümkün kılan müthiş süratleri kast ediliyor.
“Matrix Sendromu”na yakalanmamız, hayatımızın ne ölçüde sanallığa batmış olmasıyla çok ilgili. Bunun belirleyicisi de “screen time” adı verilen dilimize “ekran başında geçirilen zaman” diye çevirebileceğimiz olgu. Vaktimiz ne kadar çok ekran başında geçiyorsa günümüz gençlerine musallat olan sendromun belirtileri bizim de başımıza gelebilir. O yüzden Mustafa ağabey, her ne kadar “İ-Nesli” desek de aslında “Matrix Sendromu”nun gözünü ekranlardan ayıramayan her yaştan insanın başına gelebileceği konusunda bizi uyarıyor.