7 Haziran seçimi öncesinde Çözüm Süreci'nde ortaya çıkan aksaklıkları, Kandil'in ikide bir sürece taş koymaya çalışan beyanlarını açıklamak için çok yararlı bir teori vardı: İmralı-Kandil farkı… Ne zaman sürecin yürümesine ilişkin Kandil kökenli bir mani çıksa, hemen bu fark gündeme getiriliyordu. Dolmabahçe Mutabakatı açıklamasından sonra masanın devrilmesine neden olan da büyük ihtimalle, Öcalan ile konuşulanlardan apayrı bir şekilde, Kandil'in çok farklı bir yorumla devreye girmesiydi. Öcalan ile konuşulanlar, örgütün silahları bırakması, sorunların meşru siyaset içinde halledilmesi esasına dayanıyorken, Kandil, süreci Türkiye
Cumhuriyeti'ne boyun eğdirme ve onu mütarekeye zorlama şeklinde sunuyordu. Süreci zehirleyen, adım atılamaz hale getiren, Kandil'in her zaman yapa geldiği, Dolmabahçe Mutabakatı ile birlikte ayyuka çıkardığı bu çarpıtmalardı.
HDP yönetimi, özellikle Demirtaş, Kandil'le aynı ayarda, onun hık deyicisi olarak kabul edildiklerinden o sıralarda esamileri bile okunmuyordu. Demirtaş'ın Cumhurbaşkanlığı adaylığından başlayarak, değişik bir algı yönetimi devreye girdi. “Seni başkan yaptırmayacağız”dan sonra bambaşka olgular gündeme gelmeye başladı. Kandil, yavaşça sütre gerisine doğru çekilirken, durmaksızın cilalanan Demirtaş'ın parıltısı giderek ortalığı kapladı.