Erol Göka Yeni Şafak Gazetesi

Deizm tartışmalarını bırak, gençlerine iyi bak?

Gençlerimiz arasında “Deizm yükseliyor!” diye bir kaygı taşımadığımızı, gençlerde kimlik arayışının gayet normal olduğunu, dini söylemin ve dindarlığın kamusal alanda daha...

06 Mayıs 2018 | 192 okunma

Gençlerimiz arasında “Deizm yükseliyor!” diye bir kaygı taşımadığımızı, gençlerde kimlik arayışının gayet normal olduğunu, dini söylemin ve dindarlığın kamusal alanda daha görünür hale gelmesi, mütedeyyin ailelerin çocuklarının söz ile eylemin birbirini tutmaması hallerine tepki vermesinin olağan ve sağlıklı diye değerlendirilmesi gerektiği şeklindeki görüşlerimiz malum. Emeti Saruhan’ın bizim görüşlerimize de yer vererek konuyu fevkalade bir biçimde işlediği Gerçek Hayat dergisinin mezkûr sayısında (http://www.gercekhayat.com.tr/dosya/din-dilini-yeniden-kurmak-zorundayiz/) pek kıymetli iki ilahiyatçı dostumuz, çözüm hakkında şöyle görüşler dile getirmişler:

Prof. Mustafa Öztürk, sorunun genç kuşaklara dini hakikatleri hangi usulle, ne tür bir dille anlatacağımız olduğunu söyleyip, ilahiyat fakültelerinde tedris edilen kelam ilminin bugün modern toplumlardaki insanların inanç problemlerine cevap veremediğini ifade ederken çözümleri kısaca dört başlıkta ele alıyor: Entelektüel olarak kelam ilminin güncellenmesi, ilahiyatta felsefi nosyonun güçlendirilmesi, entelektüel derinliğe sahip tasavvuf birikiminden istifade edilmesi ve dini meselelerin temsil yoluyla anlatılması ve aktarılması.

Prof. Dr. Şaban Ali Düzgün Hoca ise dinin kültürel yorumu ile orijinal yorumu arasında büyük bir makas açtığımızı, çocuklarımıza sunduğumuz dini kültüre gençlerin itiraz ettiğini, tebliğ sorunundan ziyade, temsil sorunumuz olduğunu belirtiyor. Gençlerin etiketlenip “deist” diye bir tarafa bırakılmamaları, argümanlarının derlenip toplanıp değerlendirilmesi gerektiğini söylüyor.

22 yıldır çocuklarla vakıflar çerçevesinde eğitim faaliyetleri içinde olan Hatice Naç Hanımefendi ise Emeti Saruhan’a verdiği mülakatta, gençlerle yeni bir başlangıç yapabileceğimizi düşünüyor. Çocuklarımızla insani ilişkinin, sevgi ilişkisinin kurulması gerektiğini, ailelerin kendi din anlayışlarını gözden geçirmesi ve peygambercilik oynamaktan vazgeçip, dindar ama hatalı bireyler olduğumuzu çocuklarımıza anlatmamız gerektiğini belirtiyor.

Bunların her biri çok değerli görüşler. Biz ise gençlerin kimlik gelişiminin, dini yaşantı ve algılamanın gerçekleştiği başta aile olmak üzere sosyal ortamlardaki değişen durumlara dikkat çeken önerilerde bulunmaya çalıştık.

Günümüzde aile ve mahremiyet ilişkileri büyük bir dönüşüm geçiriyor. Aile içindeki herkesin sosyal ağları, sanal bağlantıları farklı ve her birey giderek oraya daha çok gömülüyor. Kimlik oluşumunda çok önemli işlevi olan akran grupları da büyük ölçüde yeni teknolojilerin egemenliği altında… Bilmediğimiz bir dünya içindeyiz. Yeni denizin yeni balıklarıyız. Burada yüzdüğümüzü sanıyoruz. Mühendislere, teknolojik akla emanet ettiğimiz bir dünya bu. Nereye gittiğimizi kimse bilmiyor. Ama bir yandan da hayat sürüyor, çocuklarımız genç oluyor ve “kimlik edinme” gençlik sürecinin birinci vazifesi olarak kalmakta devam ediyor.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Merhametten maraz doğmaz! 12 Eylül 2019 | 232 Okunma “Benden nefret et ama bana acıma!” 08 Eylül 2019 | 196 Okunma Merhamet esastır çünkü... 05 Eylül 2019 | 170 Okunma Merhameti kavramak zordur 01 Eylül 2019 | 148 Okunma Adalet, merhametten koparsa 29 Ağustos 2019 | 148 Okunma