İnsan, zamanının çocuğu... Kendimizi çevreleyen şartlara büyük ölçüde tabi olarak yaşıyoruz. Yeni Şafak'ta yazmaya başlamam, 3 ay sonra 2 yılı dolduracak. Genel Yayın Yönetmenimiz değerli kardeşim İbrahim Karagül'ün teklifini kabul edip içinde birer tutam psikoloji, felsefe ve edebiyat da bulunan, maneviyata ve dünya hayatımıza dokunmaya çalışan denemeler yazabileceğimi söyledim. Bu sözüm üzerine sevgili Karagül'ün gülerek, “Siyaset de yazarsın hocam, bu ülkede siyaset yazmadan olur mu?” dediğini, dün gibi hatırlıyorum. Tabii ki siyaset de olacaktı yazılarımın içinde ama dünya hayatında yer aldığı ölçüde... Meğer ne çok yer alıyormuş dünya hayatımızın içinde siyaset! Sevgili Karagül, haklı çıktı. Şartlar öylesine tavır almaya, taraf tutmaya zorladı ki, bir baktım, belki arada bir yazarız diye düşündüğüm siyasi yazılar, yazdıklarımın yarısından fazlasını oluşturdu. “Akil insan” tecrübesine bir de mütemadiyen siyaset okuyup yazmak eklenince, milletimizden, medeniyetimizden yana daha aktif biçimde gösterebilme adına, kendimi “aday adaylığı” müracaatı yaparken bile buldum.