Geçen yazımızda günümüzde aile kavramı çerçevesinde ortaya çıkan devasa değişimin nedenlerini anlayabilmek için devletler sistemi ile finans kapitalin tek dünya yönetimi arzusu arasındaki çelişkiyle işe başlamak lazım geldiğinden bahsetmiştik. Bu konuyu ikna edici biçimde dile getirebilmenin zorluğundan bahisle, stratejist ve sosyal medya uzmanı Abdullah Çiftçi’nin hayli net ve köşeli tezlerinden yararlanacağımızı söylemiştik. Çiftçi, 20.YY’da komünizmle gerilim ve soğuk savaş düzeniyle, demokrasi ve insan hakları, özgürlük gibi kavramlarla idare eden kapitalizmin, 21.YY’da küreselcilik aşamasına geçtiğini ve artık bambaşka bir şekilde çalışacağını öne sürüyordu. Ona göre küreselcilik, sadece ekonomik değil, idari, dini ve ideolojik her alanı kapsayan çok büyük bir kurguydu. 21.YY’da önceki dönemin tüm önemli kavramları gidecek onların yerini özyönetim, singularity, cinsiyet teorisi, transhumanizm gibi kavramlar alacaktı. Daha şaşırtıcı olanı, Sovyet ve Çin devrimlerini vakti zamanında destekleyen ve Doğu’da geleneksel olanı onlar sayesinde yıkan kapitalizm, yeni dönemde merkezini Çin’e taşıyacaktı.