Ülkemize büyük geçmiş olsun. Çok şükür, millet düşmanı fitnenin
beli kırıldı, darbeci teröristler püskürtüldü. Şimdi hepimize barış
ve demokrasinin temini, kardeşliğin sağlam bir biçimde tesisi için
görevler düşüyor. Halkına ateş açacak kadar gözü dönmüş, hastalıklı
bir yapının nasıl bünyemizi baştan aşağı sarıp, en mahrem yerlere
kadar hulul etmeyi başarabilmiş olduğu üzerine düşünmek de
görevlerimizin arasında. Siyaset bilimi ve sosyoloji çok üzerinde
durmuyor ama “gizli topluluklar”ın yapısı ve işleyişi, bizim burada
liselerde ders olarak okutulacak kadar mühim. Bu konuya çok ama çok
kafa yormalı, iğne ucu kadar karanlık nokta bırakmamalıyız.
Fitne fesat; öncelikle, toplumun içine zaten önceden nüfuz etmiş ve
toplumun her dokusundan haber getiren ve ihanet emirlerini her
alanda uygulayan gizli topluluklarda mayalanıyor, hazır askerlerini
oralardan buluyor. 28 Şubat'ı hangi mahfillerde tezgâhlandığını
bildiğimiz halde gerekli dersleri çıkaramadık yine benzeri bir
tuzağa düştük. Haşhaşiliğin psikolojisi üzerine çok düşünmemiz, bir
daha asla çocuklarımızı sadece dindar görünümlerine bakarak, ne
idüğü belirsiz toplulukların ellerine teslim etmemiz gerekiyor.
Uyanık ve farkında olmayı başarmamız, zihnimizi tehlike hakkında
bilgiler ve uyarılarla donatmamız lazım. Elimden geldiğince bu
netameli topluluklar hakkında uyarılarda bulunmaya çalışıyorum,
çalışacağım. Ama başta konuyla ilgili uzman hocalarımız olmak
üzere, hep birlikte gizli topluluklar hakkındaki bilgileri,
bilgilenmemizi artırmak için uğraşmamız gerekli.