Bizim İsmail Kılıçarslan, son zamanlarda çokça, gelir dağılımındaki büyük uçurumlar, ekonomik adaletsizlikler üzerine yazıyor. Dindar görünüm ile açgözlülük, tamahkarlık arasında, hile-i şeriyye ile halledilmeye çalışılan sorunlara parmak basıyor. Hayranlıkla takip ediyorum.
İsmail’in yazılarından ve Lütfi Sunar Hoca’nın yönlendiriciliğinde İLEM tarafından yapılan devasa kitaplar olarak yayınlanmış sosyal tabakalaşma üzerine çalışmalardan hareketle ben de bir biçimde konuya dahil olmak istedim. Zira gelir dağılımında gerek dünyada gerek ülkemizde giderek artan eşitsizlik mevzuu, vicdan sahibi olan kimsenin kayıtsız kalamayacağı türden. Ama okumalarım neticesinde gördüm ki, toplumsal boyutu vicdan sızlatıcı nitelikte olsa da konunun hayli teknik ve sağlam ekonomi bilgisi gerektiren bir yanı da var. Mesela bir ekonomist (Metin Ercan) şunları yazıyor: “Gelir dağılımındaki adaletsizliğin artmasına dair en önemli neden olarak uluslararası ticaret ve yabancı doğrudan yatırımların hız kazanması gösteriliyor. Kâr ve verimlilik dürtüsüyle gerçekleşen ticaret ve sermaye hareketleri daha çok teknoloji yoğun alanlara kayıyor ve bu alanlardaki kalifiye işgücüne olan talep artıyor… Böylelikle talebin arzı aştığı kalifiye işgücünün ücretleri, arzın talebi aştığı kalifiye işgücünün ücretlerine göre katlanarak artıyor. OECD çalışması, işgücü piyasasına yönelik regülasyonların serbestleşmesi ve asgari ücretlerin ortalama ücret seviyesine göre aşağıya gelmesini ise diğer önemli bir neden olarak sıralıyor.” Bunlar, üzerine uzun zaman mesai harcayıp bilgi sahibi olmadan benim kalem oynatabileceğim başlıklar değil.
Böylesine kanayan bir yara hakkında hiç mi söyleyecek sözünüz olmayacak demeyin. Olacak elbette......