Geçenlerde çocuklarla çizgi film izlerken fark ettim, bizi
öylesine savaşlarla, mağduriyet ve madunlukla, kısacası can
derdiyle baş başa bırakıyorlar ki, sanatta, bilimde, düşünce
dünyasında neler olup bitiyor dönüp bakamıyoruz bile. Çocuk çizgi
filmleri, öylesine başarılı, öylesine sürükleyici ve çocuklar o
kadar çok bunlarla haşır neşirler ki, asıl insan mühendisliği
buralarda yapılıyor, göremiyoruz. Televizyon programları reyting
oranlarına bir bakın, en çok izlenen ilk yüz programın yarısının
çocuk çizgi filmleri olduğunu gördüğünüzde daha kolay dert ortağı
olabileceğiz.
Neyse, asıl meselem, çocuk çizgi filmlerindeki müthiş gelişme
değil. Pek anlamam da zaten. İçine battığımız, batırıldığımız
hercümerç içinde dünyanın yeniliğe hazırlanan öteki boyutuna kulak
veremememiz. Çocuk çizgi filmleri sadece bir örnek, neler oluyor
neler… Bizim “teknomedyatik” adını verdiğimiz dünyada öyle
gelişmeler ortaya çıkmış ki, artık “insan”ın aşıldığından,
“insan-sonrası” döneme girildiğinden bahsediliyor. Daha fazla
oyalanmadan biz de bir an önce bu kulvara girmeli, neler olup
bittiğine bakmalı, ahlak ve eleştiri süzgecini elimizden
bırakmamalıyız.
Şimdilerde itibarı yerlerde sürünen, 1992'de yazdığı “Tarihin Sonu”
tezinin sahibi olan Francis Fukuyama, 10 yıl sonra bu saçma teziyle
uyumlu bir kitap daha çıkartmış, adını da “İnsan Ötesi Geleceğimiz:
Biyoteknoloji Devriminin Sonuçları” diye koymuştu. Kısa süre içinde
ODTÜ Yayınları tarafından dilimize de tercüme edilen bu kitabı, biz
de “Yalnızca bilmeyenler konuşuyor, sorun bu!” başlıklı bir yazıyla
kıyasıya eleştirmiştik. Bugünlerde revaçta olmaya başlayan
“insan-sonrası” (posthuman), “insan-ötesi” (transhuman) gibi
görüşleri ele alabilmek için, hiç hak etmese de Fukuyama'nın pek
zayıf kitabını tekrar gündeme getirmek iyi bir fikir olabilir. Hem
konuya bir giriş yapmış hem de bu yeni fikirlerin temellerinden
birisi olan biyoteknolojik gelişmeler üzerinde durmuş oluruz.